Sitenin sağında bir giydirme reklam
NEMS

İki Ağır Top Cumhurbaşkanını Sattı mı ?

SİYASET 03.04.2017 - 11:02, Güncelleme: 01.08.2022 - 12:48
 

İki Ağır Top Cumhurbaşkanını Sattı mı ?

Türkiye’nin kaderini ilgilendiren Anayasa değişiklik referandumuna sayılı günler kalırken eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun sesi soluğu kesildi.
Türkiye’nin kaderini ilgilendiren anayasa değişiklik referandumuna sayılı günler kalırken eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun sesi soluğu kesildi.   Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eski Başbakan Davutoğlu’nun, konu ile ilgili soruları yanıtsız bırakmaları merakı da kuşkuyu da artırdı.   MAZERET ÜSTÜNE MAZERET 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Çankaya Köşkü’nden ayrıldıktan sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti’ye uzak durdu. Mecbur kalmadıkça Cumhurbaşkanı Erdoğan ile aynı kareye girmemeye özen gösteren Abdullah Gül, AK Parti’den gelen davetlere de sürekli mazeret bularak katılmayı reddetti.  Başbakan Binali Yıldırım son olarak 11. Cumhurbaşkanı Gül’ü telefonla arayarak 20 Mart’ta düzenlenen ve evet kampanyasının tanıtımının yapılacağı toplantıya davet etti. Ancak Gül, İngiltere programını gerekçe göstererek bu davete katılmadı.     Öte yandan gözler referandum kampanyası sürecinde Kayseri’ye çevrildi. FETÖ operasyonları kapsamında çok sayıda işadamının gözaltına alınarak bazılarının tutuklandığı ilde, bazı isimlerin Gül’e yakın olduğu iddiaları ortaya atıldı. İddiaları yalanlamayan Gül, referandum sürecinde de aktif olmamayı tercih etti. Referandum kampanyasına açık destek vermekten kaçınan Gül’ün bu tavrı, soru işaretlerini ve kuşkuları da beraberinde getirdi. Gül de bu kuşkuları artırırcasına kulağının üzerine yatmayı tercih etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım’ın Kayseri’de düzenleyeceği program için de dikkatler Gül’e yönelirken, yine beklenen oldu. AK Parti’nin etkinliklerine genellikle yurt dışı programlarını gerekçe göstererek katılmayan Gül, bu kez yeni bir mazeret daha buldu. Gül, toplantıya katılmama gerekçesini “Siyasi programlara katılmama” olarak açıkladı.     SOSYAL MEDYADA DA TIK YOK Bu arada; Gül’ün sosyal medya hesaplarında da referanduma ilişkin değerlendirme yapmaması dikkat çekti. Her türlü olayda Twitter’den mesajlar paylaşan, Fehmi Koru gibi FETÖ elebaşı Gülen’in ulağı olarak bilinen birinin haber sitesinin tanıtımını bile sosyal medya hesabından paylaşan Gül’ün referandum ile ilgili her hangi bir yorum yapmaması, paylaşımda bulunmaması kafaları karıştırdı. Gül’ün konu ile ilgili akıllarda kalan tek açıklaması 20 Şubat 2015 tarihinde Cuma namazı çıkışında yaptığı konuşma oldu. Gül, burada bir soru üzerine Türk Tipi Başkanlık Sistemine karşı olduğunu açıkladı.     DAVUTOĞLU DA SUSTU Referandum sürecinde gözlerin çevrildiği bir başka isim de eski Başbakan Ahmet Davutoğlu oldu. Başbakanlık koltuğunda oturduğu sıralarda Başkanlık sistemine ilke olarak karşı olmadığını anlatan ve hatta 25 Kasım 2015’te TBMM’de okuduğu hükümet programında bunu savunan Ahmet Davutoğlu,  sonralara karşı susmayı tercih etti. Referandum sürecinde de suskunluğunu koruyan Davutoğlu, AK Parti’nin düzenlediği ve davetli olduğu toplantılara da bazen yurt dışı seyahati bazen de grip olduğu gerekçesini göstererek katılmadı. Davutoğlu da 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün izinden giderek, referandum ile ilgili soruları yanıtsız bırakırken, sosyal medya üzerinden de AK Parti’nin EVET kampanyasına destek mesajı vermemesi dikkat çekti.     15 TEMMUZ’A GİDEN SÜREÇ FETÖ’cü cuntanın 15 Temmuz kalkışması spekülasyonları da beraberinde getirdi. Cuntanın siyasi ayağı ile ilgili iddialarda AK Parti işaret edilirken, buradan yapılan açıklamalarda “FETÖcüleri 1 Kasım genel seçimlerinde tasfiye ettik” açıklamaları ile kulisler yine hareketlendi. Siyasi ayak tartışmalarında 7 Haziran seçimlerinde milletvekili listelerinin belirlenmesinde etkili olan  11. Cumhurbaşkanı Gül ve eski Başbakan Davutoğlu ile TBMM eski Başkanı Bülent Arınç’ın adları öne çıktı. Açıkça dillendirilmese de  AK Parti kulislerinde zaman zaman bu isimler üzerinde çeşitli iddialar dillendirildi.     GÖZLER KAYSERİ VE KONYA’DA Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu’nun referandum sürecinde suskunlukları gözleri bu iki ismin memleketleri Kayseri ve Konya’ya çevirdi. Referandumun sonucu bu iki ile endekslendi. Kulislerde dillendirilen iddialara göre; iki isim de 16 Nisan pususuna yattı. Kayseri’de Abdullah Gül’ün, Konya’da da Ahmet Davutoğlu’nun sahaya inmemeleri bu kuşkuyu artıran en büyük etken oldu. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün çatı cumhurbaşkanı  adayı olarak CHP ve MHP’ye Ekmeleddin İhsanoğlu’nu MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin kulağına fısıldadığı iddiaları ile birleşince, pusu şüphesi daha da arttı.      GÜL NE DEMİŞTİ? 11'nci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 20 Şubat'ta cuma namazı çıkışı gazetecilerin sorularını yanıtlarken başkanlık sistemi ile ilgili olarak şunları söylemişti: ''Bu konuların bilinerek tartışılması çok önemli. Nasıl bir başkanlık? Çok önemli. Türk tipi bir parlamenter sistem yaşadık ve bunun sıkıntılarını gördük. Türk tipi bir başkanlık sistemi olmaması gerekir. Bir başkanlık sistemi olacaksa ABD’de olduğu gibi gerçekten kuvvetler ayrılığının açık seçik sarih bir şekilde yazıldığı, her şeyin çok iyi tarif edildiği gelişmiş demokrasilerde hukukun üstünlüğüne dayalı şekilde olursa şüphesiz o da demokratik bir sistemdir''     DAVUTOĞLU NE DEMİŞTİ Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ise; 7 Haziran seçimlerinden 3 gün sonra bir televizyon kanalının canlı yayınında, “Halkımız Başkanlığa onay vermedi” gibi şaşkınlık yaratan bir açıklamaya imza atsa da Başkanlık Sistemi ile ilgili şu ifadeler de ona aitti: “Ancak bir yandan vesayetçi bir şekilde kurgulanarak demokratik doğasından koparılmış parlamenter sistemin yol açtığı siyasal istikrarsızlıklar, öte yandan 'Yeni Türkiye' vizyonumuzun ihtiyaç duyduğu etkin ve dinamik yönetim  dolayısıyla başkanlık sisteminin daha uygun bir yönetim modeli olduğuna  inanıyoruz. Milletimizin teveccühüyle hazırlayacağımız özgürlükçü ve insan odaklı  yeni Anayasa ile seçimlerin istikrar üretebildiği, yasama ve yürütmenin müstakil  olarak etkin olduğu, güçler ayrılığının tahkim edildiği, demokratik denge ve  kontrol mekanizmalarının öngörüldüğü, toplumsal farklılıkların siyasal temsilinin  sağlandığı, ademi merkeziyetçi bir idare sisteminin güçlendirildiği, karar alma  süreçlerinin hızlandığı yeni bir siyasal sisteme geçebiliriz. Bu unsurlarıyla başkanlık sisteminin, Türkiye'nin siyasal tecrübesine ve gelecek vizyonuna daha  uygun olduğuna inanıyoruz. Bu çerçevede öngördüğümüz anayasal sistem, Türkiye'nin AK Parti Hükümetleri döneminde geçirdiği demokratik dönüşümü nihai sonucuna  erdirerek, 2023 ve sonrasına yönelik kalkınma hedeflerine ulaşmasını kolaylaştıracak bir çerçeveye sahip olacaktı.”     İKİ AĞIR TOP DA PUSUDA MI? Davutoğlu’nun tarif ettiği Başkanlık Sistemi de tıpkı Abdullah Gül’ün işaret ettiği ve ABT benzeri eyalet sistemi öngören bir sistemin işaretlerini veriyordu. İkilinin, eyalet sisteminin olduğu ve Türkiye’deki kırılganlıkları tetikleyip bölünme riskini arttıracak bir Başkanlık modeli arzuladıkları bu karşılanmayıp merkezin daha da güçlendirildiği bir model olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne bu nedenle destek vermediklerinden kuşkulanılırken, siyaset kulislerinde her iki ismin de Erdoğan’ın tasfiyesini de içeren bir beklentiyle 16 Nisan pususuna yattığı yüksek sesle konuşulmaya başlandı.  
Türkiye’nin kaderini ilgilendiren Anayasa değişiklik referandumuna sayılı günler kalırken eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun sesi soluğu kesildi.

Türkiye’nin kaderini ilgilendiren anayasa değişiklik referandumuna sayılı günler kalırken eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun sesi soluğu kesildi.

 

Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eski Başbakan Davutoğlu’nun, konu ile ilgili soruları yanıtsız bırakmaları merakı da kuşkuyu da artırdı.

 

MAZERET ÜSTÜNE MAZERET

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Çankaya Köşkü’nden ayrıldıktan sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti’ye uzak durdu. Mecbur kalmadıkça Cumhurbaşkanı Erdoğan ile aynı kareye girmemeye özen gösteren Abdullah Gül, AK Parti’den gelen davetlere de sürekli mazeret bularak katılmayı reddetti.  Başbakan Binali Yıldırım son olarak 11. Cumhurbaşkanı Gül’ü telefonla arayarak 20 Mart’ta düzenlenen ve evet kampanyasının tanıtımının yapılacağı toplantıya davet etti. Ancak Gül, İngiltere programını gerekçe göstererek bu davete katılmadı.

 

 

Öte yandan gözler referandum kampanyası sürecinde Kayseri’ye çevrildi. FETÖ operasyonları kapsamında çok sayıda işadamının gözaltına alınarak bazılarının tutuklandığı ilde, bazı isimlerin Gül’e yakın olduğu iddiaları ortaya atıldı. İddiaları yalanlamayan Gül, referandum sürecinde de aktif olmamayı tercih etti. Referandum kampanyasına açık destek vermekten kaçınan Gül’ün bu tavrı, soru işaretlerini ve kuşkuları da beraberinde getirdi. Gül de bu kuşkuları artırırcasına kulağının üzerine yatmayı tercih etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım’ın Kayseri’de düzenleyeceği program için de dikkatler Gül’e yönelirken, yine beklenen oldu. AK Parti’nin etkinliklerine genellikle yurt dışı programlarını gerekçe göstererek katılmayan Gül, bu kez yeni bir mazeret daha buldu. Gül, toplantıya katılmama gerekçesini “Siyasi programlara katılmama” olarak açıkladı.

 

 

SOSYAL MEDYADA DA TIK YOK

Bu arada; Gül’ün sosyal medya hesaplarında da referanduma ilişkin değerlendirme yapmaması dikkat çekti. Her türlü olayda Twitter’den mesajlar paylaşan, Fehmi Koru gibi FETÖ elebaşı Gülen’in ulağı olarak bilinen birinin haber sitesinin tanıtımını bile sosyal medya hesabından paylaşan Gül’ün referandum ile ilgili her hangi bir yorum yapmaması, paylaşımda bulunmaması kafaları karıştırdı. Gül’ün konu ile ilgili akıllarda kalan tek açıklaması 20 Şubat 2015 tarihinde Cuma namazı çıkışında yaptığı konuşma oldu. Gül, burada bir soru üzerine Türk Tipi Başkanlık Sistemine karşı olduğunu açıkladı.

 

 

DAVUTOĞLU DA SUSTU

Referandum sürecinde gözlerin çevrildiği bir başka isim de eski Başbakan Ahmet Davutoğlu oldu. Başbakanlık koltuğunda oturduğu sıralarda Başkanlık sistemine ilke olarak karşı olmadığını anlatan ve hatta 25 Kasım 2015’te TBMM’de okuduğu hükümet programında bunu savunan Ahmet Davutoğlu,  sonralara karşı susmayı tercih etti. Referandum sürecinde de suskunluğunu koruyan Davutoğlu, AK Parti’nin düzenlediği ve davetli olduğu toplantılara da bazen yurt dışı seyahati bazen de grip olduğu gerekçesini göstererek katılmadı.

Davutoğlu da 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün izinden giderek, referandum ile ilgili soruları yanıtsız bırakırken, sosyal medya üzerinden de AK Parti’nin EVET kampanyasına destek mesajı vermemesi dikkat çekti.

 

 

15 TEMMUZ’A GİDEN SÜREÇ

FETÖ’cü cuntanın 15 Temmuz kalkışması spekülasyonları da beraberinde getirdi. Cuntanın siyasi ayağı ile ilgili iddialarda AK Parti işaret edilirken, buradan yapılan açıklamalarda “FETÖcüleri 1 Kasım genel seçimlerinde tasfiye ettik” açıklamaları ile kulisler yine hareketlendi. Siyasi ayak tartışmalarında 7 Haziran seçimlerinde milletvekili listelerinin belirlenmesinde etkili olan  11. Cumhurbaşkanı Gül ve eski Başbakan Davutoğlu ile TBMM eski Başkanı Bülent Arınç’ın adları öne çıktı. Açıkça dillendirilmese de  AK Parti kulislerinde zaman zaman bu isimler üzerinde çeşitli iddialar dillendirildi.

 

 

GÖZLER KAYSERİ VE KONYA’DA

Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu’nun referandum sürecinde suskunlukları gözleri bu iki ismin memleketleri Kayseri ve Konya’ya çevirdi. Referandumun sonucu bu iki ile endekslendi. Kulislerde dillendirilen iddialara göre; iki isim de 16 Nisan pususuna yattı. Kayseri’de Abdullah Gül’ün, Konya’da da Ahmet Davutoğlu’nun sahaya inmemeleri bu kuşkuyu artıran en büyük etken oldu. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün çatı cumhurbaşkanı  adayı olarak CHP ve MHP’ye Ekmeleddin İhsanoğlu’nu MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin kulağına fısıldadığı iddiaları ile birleşince, pusu şüphesi daha da arttı. 

 

 

GÜL NE DEMİŞTİ?

11'nci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 20 Şubat'ta cuma namazı çıkışı gazetecilerin sorularını yanıtlarken başkanlık sistemi ile ilgili olarak şunları söylemişti:
''Bu konuların bilinerek tartışılması çok önemli. Nasıl bir başkanlık? Çok önemli. Türk tipi bir parlamenter sistem yaşadık ve bunun sıkıntılarını gördük. Türk tipi bir başkanlık sistemi olmaması gerekir. Bir başkanlık sistemi olacaksa ABD’de olduğu gibi gerçekten kuvvetler ayrılığının açık seçik sarih bir şekilde yazıldığı, her şeyin çok iyi tarif edildiği gelişmiş demokrasilerde hukukun üstünlüğüne dayalı şekilde olursa şüphesiz o da demokratik bir sistemdir''

 

 

DAVUTOĞLU NE DEMİŞTİ

Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ise; 7 Haziran seçimlerinden 3 gün sonra bir televizyon kanalının canlı yayınında, “Halkımız Başkanlığa onay vermedi” gibi şaşkınlık yaratan bir açıklamaya imza atsa da Başkanlık Sistemi ile ilgili şu ifadeler de ona aitti: “Ancak bir yandan vesayetçi bir şekilde kurgulanarak demokratik doğasından koparılmış parlamenter sistemin yol açtığı siyasal istikrarsızlıklar, öte yandan 'Yeni Türkiye' vizyonumuzun ihtiyaç duyduğu etkin ve dinamik yönetim  dolayısıyla başkanlık sisteminin daha uygun bir yönetim modeli olduğuna  inanıyoruz. Milletimizin teveccühüyle hazırlayacağımız özgürlükçü ve insan odaklı  yeni Anayasa ile seçimlerin istikrar üretebildiği, yasama ve yürütmenin müstakil  olarak etkin olduğu, güçler ayrılığının tahkim edildiği, demokratik denge ve  kontrol mekanizmalarının öngörüldüğü, toplumsal farklılıkların siyasal temsilinin  sağlandığı, ademi merkeziyetçi bir idare sisteminin güçlendirildiği, karar alma  süreçlerinin hızlandığı yeni bir siyasal sisteme geçebiliriz. Bu unsurlarıyla başkanlık sisteminin, Türkiye'nin siyasal tecrübesine ve gelecek vizyonuna daha  uygun olduğuna inanıyoruz. Bu çerçevede öngördüğümüz anayasal sistem, Türkiye'nin AK Parti Hükümetleri döneminde geçirdiği demokratik dönüşümü nihai sonucuna  erdirerek, 2023 ve sonrasına yönelik kalkınma hedeflerine ulaşmasını kolaylaştıracak bir çerçeveye sahip olacaktı.”

 

 

İKİ AĞIR TOP DA PUSUDA MI?

Davutoğlu’nun tarif ettiği Başkanlık Sistemi de tıpkı Abdullah Gül’ün işaret ettiği ve ABT benzeri eyalet sistemi öngören bir sistemin işaretlerini veriyordu. İkilinin, eyalet sisteminin olduğu ve Türkiye’deki kırılganlıkları tetikleyip bölünme riskini arttıracak bir Başkanlık modeli arzuladıkları bu karşılanmayıp merkezin daha da güçlendirildiği bir model olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne bu nedenle destek vermediklerinden kuşkulanılırken, siyaset kulislerinde her iki ismin de Erdoğan’ın tasfiyesini de içeren bir beklentiyle 16 Nisan pususuna yattığı yüksek sesle konuşulmaya başlandı.

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve lalehaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.