MEHMET SAVRAN
Sitenin sağında bir giydirme reklam
NEMS

Nevşehir Türk Eğitim Sen Başkanı Urgenç, ʹʹ Hocalı Katliamı, Bir Soykırımdırʹʹ

GÜNCEL (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 26.02.2015 - 08:11, Güncelleme: 01.08.2022 - 12:48
 

Nevşehir Türk Eğitim Sen Başkanı Urgenç, ʹʹ Hocalı Katliamı, Bir Soykırımdırʹʹ

  Türk Eğitim Sen Nevşehir Şubesi Yönetim Kurulu adına Başkan Tayfur Urgenç; Hocalı Katliamının 23.yılı anısına basın açıklaması yayınlayarak, 28 Şubat 2015, Cumartesi günü Saat:13.00-15.30 arasında Nevşehir Gül bahçe önünde sergilenecek “Hocalı Katliamı, bir Soykırımdır.” Temalı resim sergisine başta eğitimciler olmak üzere tüm Nevşehir halkını davet etti.   “HOCALI KATLİAMI, BİR SOYKIRIMDIR…”   Osmanlı İmparatorluğunun “millet-i sadık” olarak adlandırdığı sadık tebaa Ermeni’ler, İmparatorluğun yıkılış sürecinde isyanlara devam ettiler, ihanetlerinin en acımasızlarından birisini 1915 yılında Ruslarla işbirliği yaparak doğuda gerçekleştirdiler. Ermeni’ler, artık birlikte yaşadıkları Türk’lere saldırmaya başladılar. Çoğalarak çığ haline gelen bu nefret sonucunda Ocak 1973’te Asala adıyla devam ederek 21 ülkenin 38 kentinde 40 Türk diplomatımızı şehit ettiler. 1980’lerden sonra daha da çoğalan nefret Kafkasları sarmaya başladı. Ermeni’ler silahlanıp, daha sistemli saldırmaya başladılar. Azerbaycan’ın kasaba ve köylerinde yaşayan Türkler saldırılara, otobüs baskınlarına, yaralamalara maruz kaldılar. Azerbaycan Türk’leri göçe zorlandı. Rus destekli Ermeni ordusunda amaç Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanmasıydı.   Korku filmlerini aratmayan insanlık dışı bir dram…   100 yıllık nefretin Kafkaslardaki son yansıması Hocalı…   Bundan 23 yıl önce, yeni Türk soykırımının, modern katliamın adı; Hocalı oldu.   Uygar batının gözleri önünde, Karabağ Türklerinin kaderi Kan’la yazıldı.   26 Şubat 1992 Ayaz kışın ortasında, Televizyonlar vahşeti görüntülü verdi.   Dağlık karabağ’da Hocalı kenti, 413 gün Ermeni Kuşatması altında kaldı.   Vahşet ve katliam Hocalı ’da, Dağlık Karabağ’da artık olağan bir davranış haline geldi.   Gardaşlarımız, bacılarımız kızlarımız katledildi vahşice,   Kafkaslarda 3300 kişilik Hocalı kasabası yeryüzünde kimsesiz kaldı.   Yıllarca Rusya’nın bölgede Ermeni nüfusu artırma çabalarına karşı kimliklerini korumayı başaran Azerbaycan Türk’leri 26 Şubat 1992’de o hazin geceyi yaşadılar. Tarih o gece en vahşi katliamlardan birisine şahitlik etti. Vahşetin pençesinden kurtulmaya çalışan Türkler dağlara, ormanlara, ıssızlıklara sığındı. Türk’ler için tek çare Ağdam’dı. Hocalı ‘da Azerbaycan Türkleri Ermeni vahşeti altından çocuklarını kurtarmak isterken 10 km yaya olarak gece karanlığında Ağdam’a ulaştılar. Ermeniler’in kurduğu pusuyla karşılaştılar, kadın, çoluk çocuk hepsi öldürüldü. Ermeni bıçaklarından, kurşunlarından kurtulanlar Ağdam’a geldiklerinde çoğunun ayakları donmuştu. Vahşete direnemeyen Türk’ler karşısında galip gelen Ermeni’ler kasabayı ateşe verdiler. Azerbaycan Türk’leri için kendi   topraklarında mülteci olmak yetmiyor gibi birde dondurucu soğuk ve kara kış’a karşı mücadele veriyorlardı. İnsanın insana yapamayacağı vahşeti yaşattılar Hocalı ’ya. Ermeniler soykırım planlarını sinsice uygulamaya koydular. Yüzlerce Türk’ün canlı canlı kafa derileri yüzüldü, gözleri oyuldu, tırnakları söküldü. Hamile kadınlarımızın karınları deşildi. Annelerimiz katledilirken, ceninlere bile rahat vermediler. Kadınlarımız, çocuklarımız, Ermeni postalları altında katledildi. Yaşlı dedelerimizin, analarımızın yüzleri jiletlerle doğranmış, genç kadınların göğüsleri kesilmiş, bebeklerin kafa derileri yüzülmüştü. Vahşet bunlarla sınırlı değildi. Hocalı ve Ağdam arasındaki orman boyunca, cesetler dizilmişti. Yüzlerce çocuk anne ve babasız kalmıştı.   Kafkaslarda yaşayan 7,000 Türk tehlikenin tam ortasındaydı.   Ermeniler ’in yaptığı bu katliamla Hocalı kenti haritadan silindi.   O gece Vahşetten geriye 613 Türk’ün tanınmayacak cesetleri kaldı. Savaş’ın yaşamanın ve ölmenin anlamını bile bilmeyen 63 çocuk katledildi. 106 Türk kadını İnsanlık dışı bir dramla Ermeni vahşetini yaşadı. 70 yaşlı Türk katledildi. 1275 sivil Türk esir alındı. 150’sinden bir daha haber alınamadı.   Bir Ermeni Doktor Zori Balayan yazdığı ‘Ruhumuzun Canlanması’ adlı kitapta bizzat kendisinin yaptığı işkenceleri övünerek şu şekilde anlatmaktadır. Aynen aktarıyorum:   “Biz Haçatur’la ele geçirdiğimiz bir eve girdiğimizde, askerlerimiz 13 yaşında bir Türk çocuğunu pencereye çivilemişlerdi. Türk çocuğu çok ses çıkarmasın diye Haçatur çocuğun annesinin kesilmiş göğsünü onun ağzına soktu. Daha sonra ben bu 13 yaşındaki Türk çocuğuna, onların atalarının bizim çocuklarımıza yaptıklarını yaptım. Başından, ensesinden ve karnından derisini soydum. Sonra saat tuttum ve Türk çocuğu yedi dakika sonra kan kaybından hayatını kaybetti. İlk mesleğim doktorluk olduğu için merhametliydim, bu yüzdende çocuğa yaptığım eziyetten dolayı mutluluk duymadım. Ama ruhum halkımın bir kısmının bile öcünü aldığı için gururluydu. Haçatur daha sonra, ölmüş Türk çocuğunun cesedini parça parça doğradı ve bu Türk’le aynı kökten olan köpeklere attı. Akşama kadar aynı şeyi 3 Türk çocuğuna daha yaptık. Ben bir Ermeni vatansever olarak kendi vazifemi yerine getirdim. Haçatur da çok terlemişti ama ben onun gözlerinde ve diğer askerlerimizin gözlerinde intikam ve hümanizmin mücadelesini gördüm. Ertesi günü biz kiliseye giderek, 1915’te ölenlerimiz ve ruhumuzun dün gördüğü çirkeften temizlenmesi için dua ettik. Ancak biz Hocalı’yı, vatanımızın bir parçasını işgal eden 30 bin kişilik çirkeften temizlemeyi başardık.”   Neredesin uygar dünya, Çağdaş batı, Müslüman Türkiye? Hayvanlara bile reva görülmeyecek bu işkenceleri anlatanlar, Dünya’da insan gibi aramızda dolaşıyorlar, Hocalı öksüz, Hocalı yetim, Hocalı yoksul, sana muhtaç bir şekilde sürünüyor, Hocalı seni bekliyor.   Dünya barışını sağlamak için kurulan örgütler olaylara sessiz kalıyor. Bu sessizlik Azerbaycan’ı kaderine küsmeye razı etti. Kendi topraklarında sığınmacı oldular. Yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalan Azeri halkı; Azerbaycan Hükümeti tarafından ‘ Göçkün’ olarak adlandırıldılar. Göçkünler için yaşam mücadelesi kaldığı yerden devam etti. Bakü ve çevresinde çadırlarda, barakalarda, yük kamyonlarında hayatlarını devam ettirmeye çalışıyorlar. Hepsinin yüreklerinde bir umut var;   ‘ ATANIN BAĞRINA GERİ DÖNÜŞ.’ VATANIM KARABAĞ, YURDUM HOCALI…   Şimdi soruyorum sizlere;   Hocalıyı bilir misiniz? Hocalıyı hatırlar mısınız?   Hocalı vahşeti temsil eden şehir. Hocalı modern uygarlığın vicdanındaki derin yara.   Türk’ün özünde zulme uğrayana el uzatmak, yaraları sarmak, kucaklamak vardır. Acıya ortak olmak vardır. Suriye’de zulme uğrayan İnsanlara da Müslüman oldukları için, zulme uğradıkları için kucak açıp, yardım eli uzatmıştık, güzel dostlarım. 26 Şubat Hocalı katliamı Türkiye’de Yüce meclisimizde “Hocalı soykırımı” olarak bile kabul edilemedi. Biliyor musunuz?   Ya Karabağlı Müslüman Türk’ün durumu nicedir.   Emperyal Ermeni postalları altında ezilirken sen neredesin Türkoğlu? Diller, gözler bir kerede Karabağ için haykırsın. Yolumuz Karabağ'a düşsün,   Rusya'nın esiri olan binlerce Müslüman Türk'ü hatırlayalım.   Kafkaslara gidip, sahipsiz toprakta yatan yüzbinlerce Müslümanı ziyaret edelim. İşkencelere dur diyelim. Tespihler, seccadeler, Kur’an’lar, Dualar gitsin Türk Yurtlarına.   Kime üzülmem gerekir; sana mı ey Kerkük? Yoksa sana mı ey Hocalı?   Ve bir gün Gardaşlarım; Hocalı ‘da, Ağdam ’da, Karabağ’da çektiğiniz acıları unutturacak,   Büyük Türk Dünyası’nın bir ili olacaksınız. Abdestinizi Ağdam alıp, namazınızı Hocalı ‘da eda edeceksiniz.   Sözlerimi Atatürk’ün şu veciz sözü ile tamamlamak istiyorum:   “Azerbaycan’ın acısı bizim acımız, sevinci bizim sevincimizdir.”   Aziz ve sahipsiz Müslümanlar; Ruhlarınız şad, mekânınız cennet olsun,      
 
Türk Eğitim Sen Nevşehir Şubesi Yönetim Kurulu adına Başkan Tayfur Urgenç; Hocalı Katliamının 23.yılı anısına basın açıklaması yayınlayarak, 28 Şubat 2015, Cumartesi günü Saat:13.00-15.30 arasında Nevşehir Gül bahçe önünde sergilenecek “Hocalı Katliamı, bir Soykırımdır.” Temalı resim sergisine başta eğitimciler olmak üzere tüm Nevşehir halkını davet etti.
 
“HOCALI KATLİAMI, BİR SOYKIRIMDIR…”
 
Osmanlı İmparatorluğunun “millet-i sadık” olarak adlandırdığı sadık tebaa Ermeni’ler, İmparatorluğun yıkılış sürecinde isyanlara devam ettiler, ihanetlerinin en acımasızlarından birisini 1915 yılında Ruslarla işbirliği yaparak doğuda gerçekleştirdiler. Ermeni’ler, artık birlikte yaşadıkları Türk’lere saldırmaya başladılar. Çoğalarak çığ haline gelen bu nefret sonucunda Ocak 1973’te Asala adıyla devam ederek 21 ülkenin 38 kentinde 40 Türk diplomatımızı şehit ettiler. 1980’lerden sonra daha da çoğalan nefret Kafkasları sarmaya başladı. Ermeni’ler silahlanıp, daha sistemli saldırmaya başladılar. Azerbaycan’ın kasaba ve köylerinde yaşayan Türkler saldırılara, otobüs baskınlarına, yaralamalara maruz kaldılar. Azerbaycan Türk’leri göçe zorlandı. Rus destekli Ermeni ordusunda amaç Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanmasıydı.
 
Korku filmlerini aratmayan insanlık dışı bir dram…
 
100 yıllık nefretin Kafkaslardaki son yansıması Hocalı…
 
Bundan 23 yıl önce, yeni Türk soykırımının, modern katliamın adı; Hocalı oldu.
 
Uygar batının gözleri önünde, Karabağ Türklerinin kaderi Kan’la yazıldı.
 
26 Şubat 1992 Ayaz kışın ortasında, Televizyonlar vahşeti görüntülü verdi.
 
Dağlık karabağ’da Hocalı kenti, 413 gün Ermeni Kuşatması altında kaldı.
 
Vahşet ve katliam Hocalı ’da, Dağlık Karabağ’da artık olağan bir davranış haline geldi.
 
Gardaşlarımız, bacılarımız kızlarımız katledildi vahşice,
 
Kafkaslarda 3300 kişilik Hocalı kasabası yeryüzünde kimsesiz kaldı.
 
Yıllarca Rusya’nın bölgede Ermeni nüfusu artırma çabalarına karşı kimliklerini korumayı başaran Azerbaycan Türk’leri 26 Şubat 1992’de o hazin geceyi yaşadılar. Tarih o gece en vahşi katliamlardan birisine şahitlik etti. Vahşetin pençesinden kurtulmaya çalışan Türkler dağlara, ormanlara, ıssızlıklara sığındı. Türk’ler için tek çare Ağdam’dı. Hocalı ‘da Azerbaycan Türkleri Ermeni vahşeti altından çocuklarını kurtarmak isterken 10 km yaya olarak gece karanlığında Ağdam’a ulaştılar. Ermeniler’in kurduğu pusuyla karşılaştılar, kadın, çoluk çocuk hepsi öldürüldü. Ermeni bıçaklarından, kurşunlarından kurtulanlar Ağdam’a geldiklerinde çoğunun ayakları donmuştu. Vahşete direnemeyen Türk’ler karşısında galip gelen Ermeni’ler kasabayı ateşe verdiler. Azerbaycan Türk’leri için kendi
 
topraklarında mülteci olmak yetmiyor gibi birde dondurucu soğuk ve kara kış’a karşı mücadele veriyorlardı. İnsanın insana yapamayacağı vahşeti yaşattılar Hocalı ’ya. Ermeniler soykırım planlarını sinsice uygulamaya koydular. Yüzlerce Türk’ün canlı canlı kafa derileri yüzüldü, gözleri oyuldu, tırnakları söküldü. Hamile kadınlarımızın karınları deşildi. Annelerimiz katledilirken, ceninlere bile rahat vermediler. Kadınlarımız, çocuklarımız, Ermeni postalları altında katledildi. Yaşlı dedelerimizin, analarımızın yüzleri jiletlerle doğranmış, genç kadınların göğüsleri kesilmiş, bebeklerin kafa derileri yüzülmüştü. Vahşet bunlarla sınırlı değildi. Hocalı ve Ağdam arasındaki orman boyunca, cesetler dizilmişti. Yüzlerce çocuk anne ve babasız kalmıştı.
 
Kafkaslarda yaşayan 7,000 Türk tehlikenin tam ortasındaydı.
 
Ermeniler ’in yaptığı bu katliamla Hocalı kenti haritadan silindi.
 
O gece Vahşetten geriye 613 Türk’ün tanınmayacak cesetleri kaldı. Savaş’ın yaşamanın ve ölmenin anlamını bile bilmeyen 63 çocuk katledildi. 106 Türk kadını İnsanlık dışı bir dramla Ermeni vahşetini yaşadı. 70 yaşlı Türk katledildi. 1275 sivil Türk esir alındı. 150’sinden bir daha haber alınamadı.
 
Bir Ermeni Doktor Zori Balayan yazdığı ‘Ruhumuzun Canlanması’ adlı kitapta bizzat kendisinin yaptığı işkenceleri övünerek şu şekilde anlatmaktadır. Aynen aktarıyorum:
 
“Biz Haçatur’la ele geçirdiğimiz bir eve girdiğimizde, askerlerimiz 13 yaşında bir Türk çocuğunu pencereye çivilemişlerdi. Türk çocuğu çok ses çıkarmasın diye Haçatur çocuğun annesinin kesilmiş göğsünü onun ağzına soktu. Daha sonra ben bu 13 yaşındaki Türk çocuğuna, onların atalarının bizim çocuklarımıza yaptıklarını yaptım. Başından, ensesinden ve karnından derisini soydum. Sonra saat tuttum ve Türk çocuğu yedi dakika sonra kan kaybından hayatını kaybetti. İlk mesleğim doktorluk olduğu için merhametliydim, bu yüzdende çocuğa yaptığım eziyetten dolayı mutluluk duymadım. Ama ruhum halkımın bir kısmının bile öcünü aldığı için gururluydu. Haçatur daha sonra, ölmüş Türk çocuğunun cesedini parça parça doğradı ve bu Türk’le aynı kökten olan köpeklere attı. Akşama kadar aynı şeyi 3 Türk çocuğuna daha yaptık. Ben bir Ermeni vatansever olarak kendi vazifemi yerine getirdim. Haçatur da çok terlemişti ama ben onun gözlerinde ve diğer askerlerimizin gözlerinde intikam ve hümanizmin mücadelesini gördüm. Ertesi günü biz kiliseye giderek, 1915’te ölenlerimiz ve ruhumuzun dün gördüğü çirkeften temizlenmesi için dua ettik. Ancak biz Hocalı’yı, vatanımızın bir parçasını işgal eden 30 bin kişilik çirkeften temizlemeyi başardık.”
 
Neredesin uygar dünya, Çağdaş batı, Müslüman Türkiye? Hayvanlara bile reva görülmeyecek bu işkenceleri anlatanlar, Dünya’da insan gibi aramızda dolaşıyorlar, Hocalı öksüz, Hocalı yetim, Hocalı yoksul, sana muhtaç bir şekilde sürünüyor, Hocalı seni bekliyor.
 
Dünya barışını sağlamak için kurulan örgütler olaylara sessiz kalıyor. Bu sessizlik Azerbaycan’ı kaderine küsmeye razı etti. Kendi topraklarında sığınmacı oldular. Yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalan Azeri halkı; Azerbaycan Hükümeti tarafından ‘ Göçkün’ olarak adlandırıldılar. Göçkünler için yaşam mücadelesi kaldığı yerden devam etti. Bakü ve çevresinde çadırlarda, barakalarda, yük kamyonlarında hayatlarını devam ettirmeye çalışıyorlar. Hepsinin yüreklerinde bir umut var;
 
‘ ATANIN BAĞRINA GERİ DÖNÜŞ.’ VATANIM KARABAĞ, YURDUM HOCALI…
 
Şimdi soruyorum sizlere;
 
Hocalıyı bilir misiniz? Hocalıyı hatırlar mısınız?
 
Hocalı vahşeti temsil eden şehir. Hocalı modern uygarlığın vicdanındaki derin yara.
 
Türk’ün özünde zulme uğrayana el uzatmak, yaraları sarmak, kucaklamak vardır. Acıya ortak olmak vardır. Suriye’de zulme uğrayan İnsanlara da Müslüman oldukları için, zulme uğradıkları için kucak açıp, yardım eli uzatmıştık, güzel dostlarım. 26 Şubat Hocalı katliamı Türkiye’de Yüce meclisimizde “Hocalı soykırımı” olarak bile kabul edilemedi. Biliyor musunuz?
 
Ya Karabağlı Müslüman Türk’ün durumu nicedir.
 
Emperyal Ermeni postalları altında ezilirken sen neredesin Türkoğlu? Diller, gözler bir kerede Karabağ için haykırsın. Yolumuz Karabağ'a düşsün,
 
Rusya'nın esiri olan binlerce Müslüman Türk'ü hatırlayalım.
 
Kafkaslara gidip, sahipsiz toprakta yatan yüzbinlerce Müslümanı ziyaret edelim. İşkencelere dur diyelim. Tespihler, seccadeler, Kur’an’lar, Dualar gitsin Türk Yurtlarına.
 
Kime üzülmem gerekir; sana mı ey Kerkük? Yoksa sana mı ey Hocalı?
 
Ve bir gün Gardaşlarım; Hocalı ‘da, Ağdam ’da, Karabağ’da çektiğiniz acıları unutturacak,
 
Büyük Türk Dünyası’nın bir ili olacaksınız. Abdestinizi Ağdam alıp, namazınızı Hocalı ‘da eda edeceksiniz.
 
Sözlerimi Atatürk’ün şu veciz sözü ile tamamlamak istiyorum:
 
“Azerbaycan’ın acısı bizim acımız, sevinci bizim sevincimizdir.”
 
Aziz ve sahipsiz Müslümanlar; Ruhlarınız şad, mekânınız cennet olsun,
 
 
 
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve lalehaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.