Kapadokya Üniversitesi
NEMS

MHP Grup Başkanvekili Kılıç, TBMM'de bütçe görüşmelerinde konuştu

SİYASET 09.12.2024 - 19:20, Güncelleme: 09.12.2024 - 19:20
 

MHP Grup Başkanvekili Kılıç, TBMM'de bütçe görüşmelerinde konuştu

MHP Grup Başkanvekili Nevşehir Milletvekili Prof. Dr. Filiz Kılıç, TBMM’de 2025 yılı merkezi yönetim bütçe kanunu teklifinde MHP adına söz alarak konuştu.
  MHP Grup Başkanvekili Nevşehir Milletvekili Prof. Dr. Filiz Kılıç TBMM’de konuşmasına Isparta’da askeri helikopterin düşmesi sonrasında şehit olan askerlere Allah’tan rahmet ve ailelerine sabırlar diliyorum derken Aziz milletimizin başı sağ olsun dedi. MHP Grup Başkanvekili Nevşehir Milletvekili Prof. Dr. Filiz Kılıç, TBMM’de bütçe konuşmasında şunları söyledi: “2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin tümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım, Gazi Meclisimizi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum. Sözlerimin başında cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman silah arkadaşları ile aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Ayağımın tozu ile Ermenilerin işgalinden azad ettiğimiz topraklardan geldim. Sevdamız Karabağ’dan geldim. Can Azerbaycan’ımızın Milli Meclisinin 106’ıncı kuruluş yıl dönümü vesilesiyle düzenlenen “Parlamentarizm: Gelenek ve Perspektifler” başlıklı konferans dolasıyla Azerbaycan Milli Meclisinde bir konuşma yaptım. Heyetimizle birlikte Fizuli, Şuşa, Hankendi ve Hocalı şehirlerini ziyaret ettik. Şunu söylemelim ki; Azadlığına kavuşan Karabağ çok değil, 4 yıl içerisinde inşa ve ihya olmuş durumda. Türk beklenendir, Türk gittiği yere baharı götürendir. Şu an içinde bulunduğumuz hafta, 5-11 Aralık “İnsan Hakları ve Demokrasi Günü” olarak kutlanmaktadır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tüm devlet ve sivil toplum organizasyonlarını davet ettiği kurulda yapılan oylama ile 10 Aralık tarihinin İnsan Hakları Günü olarak kabul edilmesine karar vermişti. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca 10 Aralık 1948 tarihinde “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi” kabul edilmiş ve Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Birleşmiş Milletler Filistin halkına uygulanan zulme ”dur” diyemeyerek kuruluş amaçlarından uzaklaşsa da bizim mazlum milletlere sahip çıkma gayemiz her daim devam edecektir. Çünkü biz Hacı Bektaş Veli’nin hoş görüsünden geliyoruz. Sulucakarahöyük’te Hacı Bektaş Veli, hemen yanında Kırşehir’de Ahi Evran, Konya’da Mevlana, Ankara’da Hacı Bayram Veli’nin halkı irşat ettiği gelenekten geliyoruz. Arslanla ceylanın dost olduğu, muhabbet ateşinin daima yandığı, hırsların, kinlerin aşkla yok olduğu düsturdan geliyoruz. Hoşgörünün, dostluğun ve kardeşliğin filizlenip dünyaya dal budak saldığı birikimden geliyoruz. Millî birlik ve beraberlik düsturunun ”Bir olalım, iri olalım, diri olalım.” çağrısıyla ete kemiğe büründüğü ve bütün dünyaya haykırıldığı toprakların çocuklarıyız. 13'üncü yüzyılda insanlığa, dostluk, kardeşlik, barış, birlik, beraberlik ve hoşgörü mesajları veren Hz. Hünkarın ifadesiyle tevhidimiz 'bir olalım, iri olalım, diri olalım' sözü üzerine kurulmuştur. 'Ezelden ebede açık durur kapımız' sözüne uygun bir şekilde Türk’ün kapısı her daim gönülleri aydınlatmaya devam etmiştir. Devlet ve siyasetin varoluş ülküsü insana hizmettir. Siyasi hedefler milletimizin millî ve manevi değerleriyle birleşmedikten sonra, söylenen hiçbir söz millet vicdanında karşılık bulmayacaktır. Siyaset, demokratik bir rekabettir, ancak millete rağmen siyaset antidemokratiktir. Milliyetçi Hareket Partisinin siyaset anlayışının merkezinde millet vardır. Biz, siyaseti, milletin huzur ve refahının teminine yönelik politikalar geliştirilmesinin yolu olarak görmekteyiz. Biz siyaseti Duverger'in tanımladığı gibi bir savaş biçimi olarak görmüyor, Weber'in ifade ettiği şekilde, insanların birbirleri üzerinde egemenlik kurma aracı olarak değerlendirmiyoruz. Batı'nın sınıf çatışmalarına dayanan ve toplumu düşman kamplara ayıran kriz ve gerilim süreci olarak tanımlamıyoruz. Bizler, siyaseti, Machiavelli'nin önerdiği gibi, pragmatik ve çıkar ilişkilerine dayalı bir sistem olarak algılamıyoruz; amacına ulaşmak için her türlü ahlak kaidesini hiçe sayan Machiavelli’nin düşüncesine karşın “Yusuf Has Hacip’in düsturları” diyoruz, doğru sözü Kül Tigin Kitabesinde arıyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye merkezli yeni bir medeniyet ve yeni bir dünya tesis etme anlayışını kendisine siyasi misyon olarak kabul etmiştir. Bu misyon hem Türkiye'yi lider ülke konumuna taşıyacak hem de bütün mazlum milletlerin hür ve onurlu bir şekilde yaşamasına vesile olacaktır. Partimiz, temel görüş ve ilkelerine bağlı kalarak dünyadaki değişimi ve gelişimi doğru okumak suretiyle program, hedef, politika ve projelerini milletimizin ve insanlığın yararını gözeterek sürekli geliştiren dinamik bir partidir. Ülkemizde güçlü bir üretim ekonomisinin tesisi ve istikrarlı ekonomik büyümenin sağlanması suretiyle üreten, istihdam yaratan ve üretilen değerden her kesimin adil pay almasını sağlayan sosyal refah düzenini oluşturmak, partimizin temel amaçlarındandır.  Partimize ait Üreten Ekonomi Programı da ülkemizin kendi imkân ve şartları ile doğal ve beşerî kaynaklarını dikkate alan, ileri teknoloji kullanan, yenilikçiliği, verimliliği ve istihdamı gözeten, gelirin adil bölüşümünü esas alan, rekabet gücü yüksek üretim ekonomisini tesis etmek ve sosyal dokuyu güçlendirmek amacını taşımaktadır. Türk milleti asil ve alicenap bir millettir. Milletimiz kanaat ve şükür erdemine sahiptir. Bugüne dek kur ve fiyat artışlarından kaynaklanan olumsuzlukları görüyor, dar gelirli ve sabit gelirli vatandaşlarımızın sıkıntı çektiğini biliyoruz. Gerçekleştirilen ekonomik politikalar ışığında enflasyon canavarının belini kıracağız. Devletimiz kudretlidir, milletimiz büyüktür. Her türlü zorluğun üstesinden bugüne kadar beraber geldik, üzerimize oynanan sinsi kuşatmaları bir bir bozacağız. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bütçe, devletin gelecek dönem için gerçekleşmesi tahmin edilen gider ve gelirlerinin karşılıklı tahminlerini gösteren bir cetveldir. Bütçe, dayanağını Anayasa'nın 130, 160, 161 ve 165’inci maddeleri ile 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunundan alan hukuki bir belgedir.  Yasama organının bütçe kanun teklifini kabul etmesiyle bütçe hakkı doğmaktadır. Bütçe hakkı yasama tarafından yürütmenin denetlenmesini sağlamaktadır. Bütçe planlama ve yönetim ile denetim ve istikrar gibi fonksiyonları yerine getirirken aynı zamanda gelir dağılımının adil olması, kaynakların etkin bir şekilde tahsis edilmesi ve ekonomik istikrarın sağlanması amaçlarını taşımaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Genel Kurulda görüşülmeye başlanan 2025 Yılı Bütçe Kanunu Teklifini olumlu bulduğumuzu ve desteklediğimizi belirtmek istiyorum. Malumlarınız olduğu üzere 2025 yılı bütçesi Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişimizin ardından hazırlanan 7'nci bütçedir.  Cumhur İttifakı’nın dik duruşuyla desteklediği Türk ve Türkiye Yüzyılı'nın bütçesinin geçen sene olduğu gibi bu yıl da en büyük payı eğitime ayrılmıştır. Eğitimin niteliğinin daha da artırılması isteği bütçede de apaçık görülmektedir. Eğitimin niteliğinin artırılmasındaki en önemli ölçüt de hiç kuşkusuz öğretmenlerimizin özlük haklarının ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi, maddi ve manevi beklentilerinin mümkün olan en üst seviyede temin edilmesidir. Sorunsuz öğretmen sorunsuz eğitim; huzurlu öğretmen huzurlu öğrenci ve aile demektir. 2025 yılı bütçe teklifi, 2026 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program ile 2024-2028 dönemini kapsayan On İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda yer alan makroekonomik hedef, politika ve önceliklere uyumlu olarak hazırlanmıştır. Bu kapsamda ödenek tutarlarının tahsisi, yatırımı, üretimi, istihdamı artıracak, 6 Şubat depreminin yaralarını saracak, eğitimde fırsat eşitliğini, kaliteli sağlık hizmetini, kadın ve gençlerimizin önünü açacak, çalışan ve emeklilerimizin yaşam standardını yükseltecek, muhtaçlarımızı sosyal koruma şemsiyesi altına alacak bir anlayışla hazırlandığından şüphemiz yoktur. Eğitim, bir milletin yegâne kimlik kaynağıdır. Bir milletin kimliği gelişmişlik düzeyi, ekonomisi, hayat standartları, eğitim düzeyi ile eş değer seviyededir. Eğitim politikalarının temel amacı Türk milletine mensubiyetin gurur ve şuuruna sahip, manevi ve kültürel değerlerimizi özümsemiş, düşünme, algılama ve problem çözme yeteneği gelişmiş, sorumluluk duygusu ve toplumsal duyarlılığı yüksek, yeni gelişmelere açık, bilim ve teknoloji üretimine yatkın, girişimci, demokrat, kültürlü, erdemli, inançlı ve milliyetçi nesillerin yetiştirilmesidir.  Temel eğitim her Türk vatandaşının hakkıdır, düsturuyla ayrım gözetilmeksizin herkese açık olması genellik ve eşitliğin gereğidir. Nitekim atılan kararlı adımlar ve uygulanan doğru politikalar sayesinde eğitimde fırsat eşitliği sağlanmış, kız öğrencilerimizin oranı erkek öğrencilerimizi geçmiştir. Eğitim sistemi çocuklarımızın hayatının her alanında Türk milletine değer kazandıracak, onu geliştirecek ve kalkındıracak bir donanıma sahip olmalı, bilgi toplumunun gerektirdiği beceriler ile uluslararası rekabet yeteneğine sahip, teknoloji kültürü gelişmiş insan gücü olmasını sağlayacak şekilde yapılandırılmalıdır. İstikrar ve güven Türkiye’nin tüm meselelerini cesaretle çözme iradesini gösteren bir siyasetin eseridir. Demokrasimizin saygınlığı da cumhuriyetimizin yükselişi de hukuk devletimizin işleyişi de vatandaşlarımızın huzuru da siyasi ve iktisadi kalkınma da yine bu iradenin sağlamlığına bağlıdır. Çünkü, toplumlar siyasetin ne kadar güçlü bir şekilde konsolide olmasının rekabetiyle gelişirler. Çok şükür ki bu güçlü irade Cumhur İttifakımız ve Sayın Genel Başkanımızın şahsında da kendisini göstermektedir. Cumhur İttifakımız diğer bütçelerinde olduğu gibi ülkemizin dört bir tarafına ihtiyaç duyduğu yatırımı götüren, reel kesimi destekleyen, ekonomik ve sosyal kalkınmaya odaklanmış, toplumsal refahı, ekonomik ve mali istikrarı gözeten bütçedir. Merkezî bütçeler öz itibarıyla vatandaştan alınan verginin nerelere nasıl harcanacağının beyanıdır. ”Ey vatandaşım, biz senden aldığımız emanet parayı burada ve şunlar için harcayacağız, şunları yapacağız.” demektedir. Millî çıkar konusundaki hassasiyetimiz ve samimiyetimiz ortadadır. Türkiye her alanda gelişen ve değişen ülke olmak yolunda ilerlemenin yanı sıra Türk ve Türkiye Yüzyılı diyerek, Cumhur İttifakımız 21. Yüzyılı Türk asrı yapmaya ahdü peyman etmiştir. İstikrar, icraat ve kalkınma diyoruz. Sadece demekle kalmıyoruz, programlarımızı da ona göre oluşturuyoruz. 2025 yılı bütçesinin ”istikrar, icraat ve kalkınma” temasıyla hazırlanması memnuniyet vericidir. Sosyal refahın ve ekonomik kalkınmanın öncelik olarak değerlendirilmesinin yanı sıra, büyümenin sağladığı imkanların toplumun bütün kesimleriyle paylaşılmasının hedeflenmesi 2025 yılına umutlu ve iyimser bakışımızı desteklemektedir. Ülkemizin kalkınmasını hızlandırmak ve şehirlerimizi geleceğe taşımak için, tarım, sanayi, teknoloji ve turizm alanlarında yapılacak yatırımların artırılması gerektiğini vurguluyoruz. Bu bağlamda, özellikle sanayimizdeki pozitif ivmenin en önemli itici gücü şüphesiz Organize Sanayi Bölgeleridir. 65 binin üzerinde fabrikamız Organize Sanayi Bölgelerinde üretim yapmaktadır. 2,5 milyonu aşkın vatandaşımız istihdam edilmektedir. Organize Sanayi Bölgelerinin en önemli bileşenlerinden biri de Mesleki Eğitim Merkezleri ve Meslek okullarıdır. Üreten ülke Türkiye, Güçlü Sanayi, Güçlü Ekonomi hedeflerine ulaşmak için mesleki eğitimin yaygınlaştırılması büyük önem arz etmektedir. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler için önemli bir sorun olan çırak, kalfa, usta bulma sorunu mesleki eğitimin “iş arayan değil, işte aranan nesil” parolasıyla yapılan çalışmalar kapsamında aşılmaya başlanmıştır. Bu şekilde ara eleman ihtiyacımız kısa süre içerisinde bitecektir. Böyle bir dönemde özellikle piyasada stokçuluk olarak bilinen faaliyetlerin önüne geçilmesi, haksız fiyat artışlarının engellenmesi amacıyla ilgili bakanlıklarımız denetimlerini yapmaktadır. Haksız fiyat artışları ve stokçulukla devletimizi ve milletimizi zor duruma sokmaya çalışanların hangi güç odaklarına hizmet ettiği de ayrı bir merak konusudur. Tekraren ifade etmeliyim ki; ekonomik refah ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin sebebi olan enflasyonun etkisinin azaltılması hususunda atılacak her türlü adımı ve yaptırımı destekleyeceğimizi buradan tekrar etmek istiyorum. Ekonomik ölçekte kalkınma üretim ve sanayiyle olur. Pandemi de dahil büyüme performansını sergileyen Türkiye ekonomisi son 4 yıldır, 17 çeyrektir üst üste büyümektedir. Türkiye ekonomisi 2024 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 2,1 oranında büyürken, net mal ve hizmet ihracatının büyümeye katkısı 2,2 puan olmuştur. Büyümenin ana itici gücü dış ticaret olmuştur. Bu veriler bize gösteriyor ki; Üreten güç Türkiye’dir ve inşallah süper güç Türkiye olacaktır. Bilge Liderimiz Devlet Bahçeli’nin adını verdiği Milli Muharip Uçağımız Kaan, Türkiye’nin Otomobili TOGG, Bayraktar TB2, Kızılelma gibi başarılarımız artık gösteriyor ki yükselen güç Türkiye’dir. Üreten güç Türkiye’dir ve inşallah süper güç Türkiye olacaktır.   Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli, bölgemizde giderek genişleyen ve dünyayı sarmakta olan yangın karşısında bilge lider hususiyeti ve devlet adamı tecrübesiyle siyasi tarihimiz açısından dönüm noktası oluşturan bir çağrı yapmıştır. Bu davet, yalnızca içeriye değil, dışarıya da güçlü bir mesaj iletmektedir. Yerel siyasi figürlerin yanı sıra uluslararası güç odaklarına yönelik bir adım olarak öne çıkmaktadır. Genel Başkanımızın yaptığı bu çağrı, küresel aktörlerin bölgedeki planlarını altüst etmiştir. Kirli hesapları bir çırpıda bozmuş, tuzakları bertaraf etmiştir. Coğrafyamızda söz sahibi ve egemen olanın kim olduğunu; milletin vicdanını temsil eden, varlık refleksini yansıtan en kararlı siyasi partinin liderinin ifadeleriyle bir kez daha hatırlatılmıştır. Dört bir tarafımızda devam eden çatışmalara karşın, iç cephemizi genişletmemiz ülkemizin hayrına olacaktır. Çünkü söz konusu vatandır, vakit tamamdır. Ateş çemberi Türkiye’ye doğru gelmektedir. Zira, emperyalizmin bölgedeki son taşeronu İsrail'in faaliyetleri Türkiye'nin güvenliğini ve bölgesel çıkarlarını tehdit etmektedir.  İsrail başta olmak üzere Orta Doğu'da kurulan bölge devletlerinin hemen hepsinin haritaları İngiliz siyaset mühendisliğinin mahsulüdür. Gazze başta olmak üzere, işgal altındaki Filistin topraklarında yaşanan soykırımın durdurulması noktasında uluslararası toplum kötü bir sınav veriyor. Uluslararası barış ve güvenliğin korunmasından sorumlu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplanıp karar dahi alamıyor, daha doğrusu almak istemiyor. Netanyahu Hükûmetinin ırkçı zihniyeti, Gazze'deki mezalimin gölgesindeki Batı Şeria'da Filistinlileri yerlerinden etmeye ve ilk kıblemiz olan Mescid-i Aksa'nın statüsünü değiştirmeye niyetleniyor. İsrail'in kan ve gözyaşını tüm bölgeye yayma hedefi Lübnan ve İran'a yönelik saldırılarda da açıkça görülmektedir. Hedefte Türkiye vardır. Kudretli devletimiz her türlü tehdidi ve tehlikeyi bir çırpıda bertaraf edecek güçtedir Allah'a şükür. Türkiye Cumhuriyeti devleti İsrail'i durdurmak ve 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan Filistin Devleti'ni esas alan kalıcı barışı tesis etmek için ikili ve çok taraflı platformlarda gereken gayreti göstermektedir. Türk dünyasının da bu soykırım karşısında kararlı bir duruş sergileyeceğinden şüphemiz yoktur. Rusya-Ukrayna arasındaki savaşlar, Kıbrıs sorunu, Balkanlar’daki anlaşmazlıklar, güney sınırlarımıza mücavir alanlardaki stratejik hesaplar, İsrail’in katliam ve soykırımları, İslam ülkelerinin sessizliği ve düşmanca hedefler devamlı tetikte ve teyakkuzda olmamızı gerektirmektedir. Irak ve Suriye coğrafyası Türk milletini bilir, Türk milleti de o gönül ve kültür coğrafyalarını yüreğinde taşır. Türkiye Cumhuriyeti Devletimiz, Astana süreciyle Suriye’deki çatışmalara ara verilmesini sağlamış ve rejime halkıyla barışma fırsatı tanımıştı. Son aylarda Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Genel Başkanımızın öncülüğünde başlatılan diplomatik inisiyatif, Suriye rejimi tarafından reddedilse de, yaşanan gelişmeler bu tutumun yanlış olduğunu bir kez daha ortaya koydu. 7 Aralık 2024 itibarıyla Suriye halkı, ülkelerinin geleceğini kendi iradeleriyle belirleyebilecekleri yeni bir döneme adım attı. Türkiye, Suriye’nin yeniden inşası, toprak bütünlüğünün korunması ve halkın güvenliğinin sağlanması için üzerine düşen her türlü sorumluluğu üstlenmeye kararlıdır. Bu milli vicdanının bir görevidir. Bölge ülkeleri ve uluslararası aktörlerle iş birliğimizi önümüzdeki süreçte daha da güçlendireceğiz. Bu çabalar sayesinde, milyonlarca Suriyelinin evlerine güven içinde dönmesi mümkün olacaktır. İnanıyoruz ki Suriye halkını daha aydınlık ve umut dolu günler bekliyor. Bu sürecin barış ve istikrarla sonuçlanması için çabalarımız devam ediyor, etmeye de devam edecektir. Mücavir coğrafyalarımızda Türkiye’ye musallat olabilecek, bölgesel krizi yaygınlaştıracak hiçbir silahlı hareketlenme ve hesaplaşmayı doğru ve meşru göremeyiz. Son 6 günden bugüne yaşanan gelişmeler ışığında, bir kez daha anlaşılmıştır ki; tüm dünya bir yana, Türkiye bir yanadır ve Türkiye büyük bir devlettir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bölgesinde güç olmasının yanı sıra küresel güç konumuna gelmiştir. Türk ve Türkiye Yüzyılında dünyaya hem barışı hem de nizamı getirecek yegane güç Türkiye’dir. Esad kaçmış, Suriye vatanı milletiyle buluşmuştur. Diktatörlük bir kez daha yenilgiye uğramıştır. Türk gittiği yere barışı götürendir. Şen olasın Halep diyorum, kutlu olasın Şam diyorum. Darısı Suriye’nin kuzeydoğusuna diyorum. Türkiye’nin elini tutan kazanır diyorum.   Sayın Genel Başkanımızın ifadeleriyle; “Sınırlarımızın dibinde orayı burayı bombalayanların, Suriye’nin kuzeydoğusunda bölücü terör örgütünü palazlandırıp pışpışlayanların, ne aradıklarını, hangi hak ve hukuka dayanarak bölgemizde konuşlandıklarını sormak ve bununla kalmayıp pılınızı pırtınızı toplayıp gidin demek en tabii hakkımızdır.” Bu kapsamda istiklal onurumuza, istikbal haklarımıza adam gibi destek veremeyenler, yerel seçimlerde aldıkları belediyeleri yönetemeyenler, uçuk konser paraları ile bu milletin hakkını yiyenlerle görülecek hesabımız vardır. Geleceğe güvenle bakmak varken, cahilce polemikler yapmak yalnızca kriz severlere hizmet, yalnızca Türkiye’nin düşmesini gözleyenlere himmettir. Türkiye büyüyen, güçlenen ve zenginleşen bir ülkedir. Dönemsel sorunlar geçicidir. Geleceğin yol haritasını geçmişin tecrübeleriyle çizmekten başka yolumuz yoktur. Ne kadar geçmişe bakarsak o kadar ileriyi görmemiz mümkündür. Nice badirelerden geçerek bugünlere geldik. Hamd olsun onurumuzdan, şerefimizden, var oluş haklarımızdan asla vazgeçmedik. Biliyoruz ki, bir Türk dünyaya bedeldir, dünyalar bizim olsa da bu cennet vatandan tavizimiz düşünülemeyecektir. Türkiye bölgesinde parlayan bir yıldız, sivrilen bir ülkedir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin teşvik ve tesiriyle gücümüze güç katacağımız bir gelecek önümüzdedir. Türkiye’nin kaybedecek yılları yoktur. Geleceğimizi ipotek ettirmeye kimsenin hakkı yoktur. Bugün Türkiye’de siyasi istikrar tam ve hakimdir. Türk milletinin birliğinin, diriliğinin bozulması için çalışan hainlerin Türkiye düşmanlarının, PKK’yı Kürt kardeşlerimize mâl etmeye çalışan bedhahların oyunlarını bozma mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir. Kürt kökenli kardeşlerimiz Türk milletinin şerefli mensuplarıdır. Alçak hedef sahipleri aklını başına alsın, Türk ile Kürt kardeştir, bölücü ve şifreli mesajlarla ayırmak isteyenler millet düşmanıdır. Bin yıllık kardeşlik hukukumuz üzerinde hesap yapanlara müsamaha gösteremeyiz. Türk milleti 953 yıldır Anadolu coğrafyasını yurt tutmuştur. Yaklaşık 9,5 asırdır bu aziz vatan coğrafyasını evi, hanesi, ocağı ve namusu bellemiştir. Fetihlerle sevinmiş, bozgunlarla üzülmüştür. Acılara katlanmış, hüzünleri yenmiştir. Felaketleri göğüslemiş, ıstırapları geçmiştir. Her ne olursa olsun büyük milletimiz; Asaletinden bir şey kaybetmemiş, merhametinden ve şefkatinden uzaklaşmamış, iddiasından ve ideallerinden ayrılmamış, ülküsünden ve ilkelerinden taviz vermemiştir. Bir olmuş, iri olmuş ve diri olmuştur. Kederlerini ağıtlara dökmüş, coşkusunu türkülerle buluşturmuş, şenliğini oyunlarla büyütmüş, sevdasını şiirlerle perçinlemiştir. Bu doğrultuda, bin yıllık sürede solmayacak, silinmeyecek, sökülmeyecek bir kardeşlik gülünü filizlendirmiştir. Türk milleti etnik kimlik tanım ve tasniflerle yapay ayrımların çekim alanına kapılmamış, bin yıllık kutlu varlığını harabeye çevirecek oyunlara düşmemiştir. Kıblemiz tek, dualarımız aynıdır. Türkiye bizimdir, hepimizindir. Cumhur İttifakı Türkiye’nin huzurlu ve güvenli yönetimi için vardır. Cumhur İttifakı istiklalin koruyucusu, istikbalin mimarıdır. Cumhur İttifakı ve O’nun iki Lideri bu cennet vatan için can hıraş çalışmaktadır. Sayelerinde Turan kurulmaktadır.   6 Kasım 2024 tarihinde Kırgızistan'ın ev sahipliğinde Bişkek'te gerçekleştirilen Türk Devletleri Teşkilatının 11. Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi Türk dünyasının geleceği adına büyük bir heyecan kaynağı olmuştur.   Bu zirve hem ideallerimize yeni bir ivme kazandırmış hem de hedeflerimize ulaşma yolunda daha sağlam adımlar atmamıza vesile olmuştur.   Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli bu konunun önemine değinmiş ve “Ülkümüz Turandır, ülkümüz Kızılelma’dır.” demiştir.   Türk dünyasının güçlendirilmesi, ekonomik entegrasyon, sürdürülebilir kalkınma, dijital gelecek ve herkes için güvenlik temasıyla düzenlenen bu zirve Türk devletleri arasında iş birliğini pekiştiren 8 yeni anlaşmanın imzalanmasıyla taçlanmıştır.   Türk Devletleri Teşkilatı on beş yıl gibi kısa sayılabilecek bir geçmişe sahip olmasına rağmen, İsmail Gaspıralı’nın dilde, fikirde, işte birlik fikrini kurumsal bir yapıya dönüştürerek somut bir güç birliğine evrilmiştir.   Bu Türk dünyasının tarihsel birikiminin modern bir yapıya taşınması ve ortak bir geleceğe doğru emin adımlarla ilerlemesinin de göstergesidir.   Türk dünyasının kültür unsurları 8 köşeli Türk devletleri bayrağıyla da somutlaştırılmıştır Türk dünyası 2040 vizyonu planlanan hedefler doğrultusunda adım adım gerçekleştirilecektir. Bu yolda atılan her yeni adım Türk devletleri arasındaki bağları daha da güçlendirecek ve ortak kalkınma hedeflerine ulaşmada bizleri daha da yakınlaştıracaktır.   Türk dünyası vizyonunun hayata geçmesi için Milliyetçi, Ülkücü hareket üzerine düşen her sorumluluğu eksiksiz ve zamanında yerine getirmeye kararlıdır.   Hiç şüphesiz Türkistan yeniden tarihiyle buluşacak ve Türk milletinin yükselme dönemi başlayacaktır.   Türk Devletleri Teşkilatı dünya çapında barış, huzur, güvenlik, istikrar ve refahın sembolü olmaya, karanlığın içinden çıkarak tüm dünyaya aydınlık sunmaya adaydır ve bu rolü hakkıyla yerine getirebilecek kapasiteye de sahiptir.   Turan yolunda önemli bir adım da ortak alfabe çalışmasında atılmıştır.   2022'de başlayan bu girişim, 2024 Eylülünde başarıyla tamamlanmış, 34 harften oluşan ortak alfabe üzerinde anlaşma sağlanmıştır.   Bu gelişme, Türk dünyasının birliğine yönelik tarihî bir adımdır ve bölgesel hatta küresel anlamda Türk milletinin yeniden güçleneceğinin bir göstergesidir.   Türk Akademisi ve Türk Dil Kurumu tarafından geçtiğimiz eylül ayında Bakü'de düzenlenen Ortak Alfabe Komisyonu Toplantısı'nda Ortak Türk Alfabesi Projesi üzerinde mutabakata varılması tarihî bir adım teşkil etmektedir.   Türk devletlerinin ortak alfabe konusunda bir araya gelmesi, Türk birliğinin temellerinin sağlamlaştığının ve Türk kültürünün yeniden dirilişinin de müjdeleyicisidir.   Artık, Türk dünyasının her köşesinde birlik, dayanışma ve ortak bir hedef için adımlar atılmaktadır. ”Turan ülküsü hayal.” çığırtkanlığını yapanlar Türk Devletleri Teşkilatı'nın tek bayrak altında birleşmesini izlemektedirler.   İstikbalin iradesi dünyanın öne çıkan itibar ve iddiası Türk milletidir.   Türkiye'nin terörle mücadeledeki kararlılığı, güney sınırımız boyunca terör devleti kurma hedefini akamete uğratması, Mavi Vatan stratejisindeki akılcı adımları, Doğu Akdeniz'deki dengeleri lehine çevirerek oyunları boşa çıkarması, Kıbrıs'ı millîlik rotası doğrultusunda yeniden şekillendirmesi, Karabağ'ın Ermeni işgalinden kurtarılması, Türk dünyasıyla güçlü iş birliğinin pekiştirilmesi, savunma sanayisindeki yerli ve millî üretim hamleleri, Ayasofya'nın ibadete açılması gibi gelişmeler, aslında Türkiye’ye muarız olanların endişeleridir. Unutulmamalıdır ki, Cumhur İttifakı, ülkemiz üzerinde hesap yapanların oyunlarını bozmaya kararlı bir şekilde devam edecektir. Cumhur İttifakı, Türkiye'nin millî birliğini, tarihî haklarını, ekonomik çıkarlarını, toplumsal huzurunu, bekasını ve refahını koruma konusunda sarsılmaz bir iradeye sahiptir. Türk milletinin huzuru ve refahı için gece-gündüz demeden çalışan bu irade, milletin güçlü yarını için her türlü fedakârlığı yapmaktadır. Yolu doğru olanın yükü ağırdır, ama bu yük, Türk milletinin güçlü iradesiyle taşınmaktadır. Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi ile Türkiye’nin millî gücü daha da pekişmekte ve stratejik hedeflerine emin adımlarla ilerlemektedir. Tarih, Türk milletinin zaferlerini yazmaya devam etmekte; Türk'ün destanı bu yüzyılda da yükselmektedir. 21. yüzyılda Türkiye, cihana mührünü vuracaktır. Gücünü ve liderliğini tüm dünyaya yeniden gösterecek, Türk milleti büyük bir dirilişe imza atacak ve geleceğin süper gücü Türkiye olacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken 2025 yılı bütçesinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı ve bereketli olmasını diliyorum. Bütçe çalışmalarına katkıları bulunan Bakanlıklarımıza, bürokratlarımıza, komisyon üyelerimize, bu dönemde çalışmaları ve konuşmalarıyla Genel Kurul çalışmalarına katkı sunan milletvekillerimize ve Gazi Meclisimizin emekçilerine de teşekkür ederim. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bütçenin tümüne de kabul oyu vereceğimizi belirtiyor, sizlere ve aziz Türk milletine saygılarımı sunuyorum.”
MHP Grup Başkanvekili Nevşehir Milletvekili Prof. Dr. Filiz Kılıç, TBMM’de 2025 yılı merkezi yönetim bütçe kanunu teklifinde MHP adına söz alarak konuştu.

 

MHP Grup Başkanvekili Nevşehir Milletvekili Prof. Dr. Filiz Kılıç TBMM’de konuşmasına Isparta’da askeri helikopterin düşmesi sonrasında şehit olan askerlere Allah’tan rahmet ve ailelerine sabırlar diliyorum derken Aziz milletimizin başı sağ olsun dedi.

MHP Grup Başkanvekili Nevşehir Milletvekili Prof. Dr. Filiz Kılıç, TBMM’de bütçe konuşmasında şunları söyledi:

“2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin tümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım, Gazi Meclisimizi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum. Sözlerimin başında cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman silah arkadaşları ile aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Ayağımın tozu ile Ermenilerin işgalinden azad ettiğimiz topraklardan geldim. Sevdamız Karabağ’dan geldim. Can Azerbaycan’ımızın Milli Meclisinin 106’ıncı kuruluş yıl dönümü vesilesiyle düzenlenen “Parlamentarizm: Gelenek ve Perspektifler” başlıklı konferans dolasıyla Azerbaycan Milli Meclisinde bir konuşma yaptım. Heyetimizle birlikte Fizuli, Şuşa, Hankendi ve Hocalı şehirlerini ziyaret ettik. Şunu söylemelim ki; Azadlığına kavuşan Karabağ çok değil, 4 yıl içerisinde inşa ve ihya olmuş durumda. Türk beklenendir, Türk gittiği yere baharı götürendir. Şu an içinde bulunduğumuz hafta, 5-11 Aralık “İnsan Hakları ve Demokrasi Günü” olarak kutlanmaktadır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tüm devlet ve sivil toplum organizasyonlarını davet ettiği kurulda yapılan oylama ile 10 Aralık tarihinin İnsan Hakları Günü olarak kabul edilmesine karar vermişti. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca 10 Aralık 1948 tarihinde “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi” kabul edilmiş ve Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Birleşmiş Milletler Filistin halkına uygulanan zulme ”dur” diyemeyerek kuruluş amaçlarından uzaklaşsa da bizim mazlum milletlere sahip çıkma gayemiz her daim devam edecektir. Çünkü biz Hacı Bektaş Veli’nin hoş görüsünden geliyoruz. Sulucakarahöyük’te Hacı Bektaş Veli, hemen yanında Kırşehir’de Ahi Evran, Konya’da Mevlana, Ankara’da Hacı Bayram Veli’nin halkı irşat ettiği gelenekten geliyoruz. Arslanla ceylanın dost olduğu, muhabbet ateşinin daima yandığı, hırsların, kinlerin aşkla yok olduğu düsturdan geliyoruz. Hoşgörünün, dostluğun ve kardeşliğin filizlenip dünyaya dal budak saldığı birikimden geliyoruz. Millî birlik ve beraberlik düsturunun ”Bir olalım, iri olalım, diri olalım.” çağrısıyla ete kemiğe büründüğü ve bütün dünyaya haykırıldığı toprakların çocuklarıyız. 13'üncü yüzyılda insanlığa, dostluk, kardeşlik, barış, birlik, beraberlik ve hoşgörü mesajları veren Hz. Hünkarın ifadesiyle tevhidimiz 'bir olalım, iri olalım, diri olalım' sözü üzerine kurulmuştur. 'Ezelden ebede açık durur kapımız' sözüne uygun bir şekilde Türk’ün kapısı her daim gönülleri aydınlatmaya devam etmiştir. Devlet ve siyasetin varoluş ülküsü insana hizmettir. Siyasi hedefler milletimizin millî ve manevi değerleriyle birleşmedikten sonra, söylenen hiçbir söz millet vicdanında karşılık bulmayacaktır. Siyaset, demokratik bir rekabettir, ancak millete rağmen siyaset antidemokratiktir. Milliyetçi Hareket Partisinin siyaset anlayışının merkezinde millet vardır. Biz, siyaseti, milletin huzur ve refahının teminine yönelik politikalar geliştirilmesinin yolu olarak görmekteyiz. Biz siyaseti Duverger'in tanımladığı gibi bir savaş biçimi olarak görmüyor, Weber'in ifade ettiği şekilde, insanların birbirleri üzerinde egemenlik kurma aracı olarak değerlendirmiyoruz. Batı'nın sınıf çatışmalarına dayanan ve toplumu düşman kamplara ayıran kriz ve gerilim süreci olarak tanımlamıyoruz. Bizler, siyaseti, Machiavelli'nin önerdiği gibi, pragmatik ve çıkar ilişkilerine dayalı bir sistem olarak algılamıyoruz; amacına ulaşmak için her türlü ahlak kaidesini hiçe sayan Machiavelli’nin düşüncesine karşın “Yusuf Has Hacip’in düsturları” diyoruz, doğru sözü Kül Tigin Kitabesinde arıyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye merkezli yeni bir medeniyet ve yeni bir dünya tesis etme anlayışını kendisine siyasi misyon olarak kabul etmiştir. Bu misyon hem Türkiye'yi lider ülke konumuna taşıyacak hem de bütün mazlum milletlerin hür ve onurlu bir şekilde yaşamasına vesile olacaktır. Partimiz, temel görüş ve ilkelerine bağlı kalarak dünyadaki değişimi ve gelişimi doğru okumak suretiyle program, hedef, politika ve projelerini milletimizin ve insanlığın yararını gözeterek sürekli geliştiren dinamik bir partidir. Ülkemizde güçlü bir üretim ekonomisinin tesisi ve istikrarlı ekonomik büyümenin sağlanması suretiyle üreten, istihdam yaratan ve üretilen değerden her kesimin adil pay almasını sağlayan sosyal refah düzenini oluşturmak, partimizin temel amaçlarındandır.  Partimize ait Üreten Ekonomi Programı da ülkemizin kendi imkân ve şartları ile doğal ve beşerî kaynaklarını dikkate alan, ileri teknoloji kullanan, yenilikçiliği, verimliliği ve istihdamı gözeten, gelirin adil bölüşümünü esas alan, rekabet gücü yüksek üretim ekonomisini tesis etmek ve sosyal dokuyu güçlendirmek amacını taşımaktadır. Türk milleti asil ve alicenap bir millettir. Milletimiz kanaat ve şükür erdemine sahiptir. Bugüne dek kur ve fiyat artışlarından kaynaklanan olumsuzlukları görüyor, dar gelirli ve sabit gelirli vatandaşlarımızın sıkıntı çektiğini biliyoruz. Gerçekleştirilen ekonomik politikalar ışığında enflasyon canavarının belini kıracağız. Devletimiz kudretlidir, milletimiz büyüktür. Her türlü zorluğun üstesinden bugüne kadar beraber geldik, üzerimize oynanan sinsi kuşatmaları bir bir bozacağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bütçe, devletin gelecek dönem için gerçekleşmesi tahmin edilen gider ve gelirlerinin karşılıklı tahminlerini gösteren bir cetveldir. Bütçe, dayanağını Anayasa'nın 130, 160, 161 ve 165’inci maddeleri ile 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunundan alan hukuki bir belgedir.  Yasama organının bütçe kanun teklifini kabul etmesiyle bütçe hakkı doğmaktadır. Bütçe hakkı yasama tarafından yürütmenin denetlenmesini sağlamaktadır. Bütçe planlama ve yönetim ile denetim ve istikrar gibi fonksiyonları yerine getirirken aynı zamanda gelir dağılımının adil olması, kaynakların etkin bir şekilde tahsis edilmesi ve ekonomik istikrarın sağlanması amaçlarını taşımaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Genel Kurulda görüşülmeye başlanan 2025 Yılı Bütçe Kanunu Teklifini olumlu bulduğumuzu ve desteklediğimizi belirtmek istiyorum. Malumlarınız olduğu üzere 2025 yılı bütçesi Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişimizin ardından hazırlanan 7'nci bütçedir.  Cumhur İttifakı’nın dik duruşuyla desteklediği Türk ve Türkiye Yüzyılı'nın bütçesinin geçen sene olduğu gibi bu yıl da en büyük payı eğitime ayrılmıştır. Eğitimin niteliğinin daha da artırılması isteği bütçede de apaçık görülmektedir. Eğitimin niteliğinin artırılmasındaki en önemli ölçüt de hiç kuşkusuz öğretmenlerimizin özlük haklarının ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi, maddi ve manevi beklentilerinin mümkün olan en üst seviyede temin edilmesidir. Sorunsuz öğretmen sorunsuz eğitim; huzurlu öğretmen huzurlu öğrenci ve aile demektir. 2025 yılı bütçe teklifi, 2026 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program ile 2024-2028 dönemini kapsayan On İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda yer alan makroekonomik hedef, politika ve önceliklere uyumlu olarak hazırlanmıştır. Bu kapsamda ödenek tutarlarının tahsisi, yatırımı, üretimi, istihdamı artıracak, 6 Şubat depreminin yaralarını saracak, eğitimde fırsat eşitliğini, kaliteli sağlık hizmetini, kadın ve gençlerimizin önünü açacak, çalışan ve emeklilerimizin yaşam standardını yükseltecek, muhtaçlarımızı sosyal koruma şemsiyesi altına alacak bir anlayışla hazırlandığından şüphemiz yoktur. Eğitim, bir milletin yegâne kimlik kaynağıdır. Bir milletin kimliği gelişmişlik düzeyi, ekonomisi, hayat standartları, eğitim düzeyi ile eş değer seviyededir. Eğitim politikalarının temel amacı Türk milletine mensubiyetin gurur ve şuuruna sahip, manevi ve kültürel değerlerimizi özümsemiş, düşünme, algılama ve problem çözme yeteneği gelişmiş, sorumluluk duygusu ve toplumsal duyarlılığı yüksek, yeni gelişmelere açık, bilim ve teknoloji üretimine yatkın, girişimci, demokrat, kültürlü, erdemli, inançlı ve milliyetçi nesillerin yetiştirilmesidir.  Temel eğitim her Türk vatandaşının hakkıdır, düsturuyla ayrım gözetilmeksizin herkese açık olması genellik ve eşitliğin gereğidir. Nitekim atılan kararlı adımlar ve uygulanan doğru politikalar sayesinde eğitimde fırsat eşitliği sağlanmış, kız öğrencilerimizin oranı erkek öğrencilerimizi geçmiştir. Eğitim sistemi çocuklarımızın hayatının her alanında Türk milletine değer kazandıracak, onu geliştirecek ve kalkındıracak bir donanıma sahip olmalı, bilgi toplumunun gerektirdiği beceriler ile uluslararası rekabet yeteneğine sahip, teknoloji kültürü gelişmiş insan gücü olmasını sağlayacak şekilde yapılandırılmalıdır. İstikrar ve güven Türkiye’nin tüm meselelerini cesaretle çözme iradesini gösteren bir siyasetin eseridir. Demokrasimizin saygınlığı da cumhuriyetimizin yükselişi de hukuk devletimizin işleyişi de vatandaşlarımızın huzuru da siyasi ve iktisadi kalkınma da yine bu iradenin sağlamlığına bağlıdır. Çünkü, toplumlar siyasetin ne kadar güçlü bir şekilde konsolide olmasının rekabetiyle gelişirler. Çok şükür ki bu güçlü irade Cumhur İttifakımız ve Sayın Genel Başkanımızın şahsında da kendisini göstermektedir. Cumhur İttifakımız diğer bütçelerinde olduğu gibi ülkemizin dört bir tarafına ihtiyaç duyduğu yatırımı götüren, reel kesimi destekleyen, ekonomik ve sosyal kalkınmaya odaklanmış, toplumsal refahı, ekonomik ve mali istikrarı gözeten bütçedir. Merkezî bütçeler öz itibarıyla vatandaştan alınan verginin nerelere nasıl harcanacağının beyanıdır. ”Ey vatandaşım, biz senden aldığımız emanet parayı burada ve şunlar için harcayacağız, şunları yapacağız.” demektedir. Millî çıkar konusundaki hassasiyetimiz ve samimiyetimiz ortadadır. Türkiye her alanda gelişen ve değişen ülke olmak yolunda ilerlemenin yanı sıra Türk ve Türkiye Yüzyılı diyerek, Cumhur İttifakımız 21. Yüzyılı Türk asrı yapmaya ahdü peyman etmiştir. İstikrar, icraat ve kalkınma diyoruz. Sadece demekle kalmıyoruz, programlarımızı da ona göre oluşturuyoruz. 2025 yılı bütçesinin ”istikrar, icraat ve kalkınma” temasıyla hazırlanması memnuniyet vericidir. Sosyal refahın ve ekonomik kalkınmanın öncelik olarak değerlendirilmesinin yanı sıra, büyümenin sağladığı imkanların toplumun bütün kesimleriyle paylaşılmasının hedeflenmesi 2025 yılına umutlu ve iyimser bakışımızı desteklemektedir. Ülkemizin kalkınmasını hızlandırmak ve şehirlerimizi geleceğe taşımak için, tarım, sanayi, teknoloji ve turizm alanlarında yapılacak yatırımların artırılması gerektiğini vurguluyoruz. Bu bağlamda, özellikle sanayimizdeki pozitif ivmenin en önemli itici gücü şüphesiz Organize Sanayi Bölgeleridir. 65 binin üzerinde fabrikamız Organize Sanayi Bölgelerinde üretim yapmaktadır. 2,5 milyonu aşkın vatandaşımız istihdam edilmektedir. Organize Sanayi Bölgelerinin en önemli bileşenlerinden biri de Mesleki Eğitim Merkezleri ve Meslek okullarıdır. Üreten ülke Türkiye, Güçlü Sanayi, Güçlü Ekonomi hedeflerine ulaşmak için mesleki eğitimin yaygınlaştırılması büyük önem arz etmektedir. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler için önemli bir sorun olan çırak, kalfa, usta bulma sorunu mesleki eğitimin “iş arayan değil, işte aranan nesil” parolasıyla yapılan çalışmalar kapsamında aşılmaya başlanmıştır. Bu şekilde ara eleman ihtiyacımız kısa süre içerisinde bitecektir. Böyle bir dönemde özellikle piyasada stokçuluk olarak bilinen faaliyetlerin önüne geçilmesi, haksız fiyat artışlarının engellenmesi amacıyla ilgili bakanlıklarımız denetimlerini yapmaktadır. Haksız fiyat artışları ve stokçulukla devletimizi ve milletimizi zor duruma sokmaya çalışanların hangi güç odaklarına hizmet ettiği de ayrı bir merak konusudur. Tekraren ifade etmeliyim ki; ekonomik refah ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin sebebi olan enflasyonun etkisinin azaltılması hususunda atılacak her türlü adımı ve yaptırımı destekleyeceğimizi buradan tekrar etmek istiyorum. Ekonomik ölçekte kalkınma üretim ve sanayiyle olur. Pandemi de dahil büyüme performansını sergileyen Türkiye ekonomisi son 4 yıldır, 17 çeyrektir üst üste büyümektedir. Türkiye ekonomisi 2024 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 2,1 oranında büyürken, net mal ve hizmet ihracatının büyümeye katkısı 2,2 puan olmuştur. Büyümenin ana itici gücü dış ticaret olmuştur. Bu veriler bize gösteriyor ki; Üreten güç Türkiye’dir ve inşallah süper güç Türkiye olacaktır. Bilge Liderimiz Devlet Bahçeli’nin adını verdiği Milli Muharip Uçağımız Kaan, Türkiye’nin Otomobili TOGG, Bayraktar TB2, Kızılelma gibi başarılarımız artık gösteriyor ki yükselen güç Türkiye’dir. Üreten güç Türkiye’dir ve inşallah süper güç Türkiye olacaktır.

 

Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli, bölgemizde giderek genişleyen ve dünyayı sarmakta olan yangın karşısında bilge lider hususiyeti ve devlet adamı tecrübesiyle siyasi tarihimiz açısından dönüm noktası oluşturan bir çağrı yapmıştır. Bu davet, yalnızca içeriye değil, dışarıya da güçlü bir mesaj iletmektedir. Yerel siyasi figürlerin yanı sıra uluslararası güç odaklarına yönelik bir adım olarak öne çıkmaktadır. Genel Başkanımızın yaptığı bu çağrı, küresel aktörlerin bölgedeki planlarını altüst etmiştir. Kirli hesapları bir çırpıda bozmuş, tuzakları bertaraf etmiştir. Coğrafyamızda söz sahibi ve egemen olanın kim olduğunu; milletin vicdanını temsil eden, varlık refleksini yansıtan en kararlı siyasi partinin liderinin ifadeleriyle bir kez daha hatırlatılmıştır. Dört bir tarafımızda devam eden çatışmalara karşın, iç cephemizi genişletmemiz ülkemizin hayrına olacaktır. Çünkü söz konusu vatandır, vakit tamamdır. Ateş çemberi Türkiye’ye doğru gelmektedir. Zira, emperyalizmin bölgedeki son taşeronu İsrail'in faaliyetleri Türkiye'nin güvenliğini ve bölgesel çıkarlarını tehdit etmektedir.  İsrail başta olmak üzere Orta Doğu'da kurulan bölge devletlerinin hemen hepsinin haritaları İngiliz siyaset mühendisliğinin mahsulüdür. Gazze başta olmak üzere, işgal altındaki Filistin topraklarında yaşanan soykırımın durdurulması noktasında uluslararası toplum kötü bir sınav veriyor. Uluslararası barış ve güvenliğin korunmasından sorumlu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplanıp karar dahi alamıyor, daha doğrusu almak istemiyor. Netanyahu Hükûmetinin ırkçı zihniyeti, Gazze'deki mezalimin gölgesindeki Batı Şeria'da Filistinlileri yerlerinden etmeye ve ilk kıblemiz olan Mescid-i Aksa'nın statüsünü değiştirmeye niyetleniyor. İsrail'in kan ve gözyaşını tüm bölgeye yayma hedefi Lübnan ve İran'a yönelik saldırılarda da açıkça görülmektedir. Hedefte Türkiye vardır. Kudretli devletimiz her türlü tehdidi ve tehlikeyi bir çırpıda bertaraf edecek güçtedir Allah'a şükür. Türkiye Cumhuriyeti devleti İsrail'i durdurmak ve 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan Filistin Devleti'ni esas alan kalıcı barışı tesis etmek için ikili ve çok taraflı platformlarda gereken gayreti göstermektedir. Türk dünyasının da bu soykırım karşısında kararlı bir duruş sergileyeceğinden şüphemiz yoktur. Rusya-Ukrayna arasındaki savaşlar, Kıbrıs sorunu, Balkanlar’daki anlaşmazlıklar, güney sınırlarımıza mücavir alanlardaki stratejik hesaplar, İsrail’in katliam ve soykırımları, İslam ülkelerinin sessizliği ve düşmanca hedefler devamlı tetikte ve teyakkuzda olmamızı gerektirmektedir. Irak ve Suriye coğrafyası Türk milletini bilir, Türk milleti de o gönül ve kültür coğrafyalarını yüreğinde taşır. Türkiye Cumhuriyeti Devletimiz, Astana süreciyle Suriye’deki çatışmalara ara verilmesini sağlamış ve rejime halkıyla barışma fırsatı tanımıştı. Son aylarda Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Genel Başkanımızın öncülüğünde başlatılan diplomatik inisiyatif, Suriye rejimi tarafından reddedilse de, yaşanan gelişmeler bu tutumun yanlış olduğunu bir kez daha ortaya koydu. 7 Aralık 2024 itibarıyla Suriye halkı, ülkelerinin geleceğini kendi iradeleriyle belirleyebilecekleri yeni bir döneme adım attı. Türkiye, Suriye’nin yeniden inşası, toprak bütünlüğünün korunması ve halkın güvenliğinin sağlanması için üzerine düşen her türlü sorumluluğu üstlenmeye kararlıdır. Bu milli vicdanının bir görevidir. Bölge ülkeleri ve uluslararası aktörlerle iş birliğimizi önümüzdeki süreçte daha da güçlendireceğiz. Bu çabalar sayesinde, milyonlarca Suriyelinin evlerine güven içinde dönmesi mümkün olacaktır. İnanıyoruz ki Suriye halkını daha aydınlık ve umut dolu günler bekliyor. Bu sürecin barış ve istikrarla sonuçlanması için çabalarımız devam ediyor, etmeye de devam edecektir. Mücavir coğrafyalarımızda Türkiye’ye musallat olabilecek, bölgesel krizi yaygınlaştıracak hiçbir silahlı hareketlenme ve hesaplaşmayı doğru ve meşru göremeyiz. Son 6 günden bugüne yaşanan gelişmeler ışığında, bir kez daha anlaşılmıştır ki; tüm dünya bir yana, Türkiye bir yanadır ve Türkiye büyük bir devlettir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bölgesinde güç olmasının yanı sıra küresel güç konumuna gelmiştir. Türk ve Türkiye Yüzyılında dünyaya hem barışı hem de nizamı getirecek yegane güç Türkiye’dir. Esad kaçmış, Suriye vatanı milletiyle buluşmuştur. Diktatörlük bir kez daha yenilgiye uğramıştır. Türk gittiği yere barışı götürendir. Şen olasın Halep diyorum, kutlu olasın Şam diyorum. Darısı Suriye’nin kuzeydoğusuna diyorum. Türkiye’nin elini tutan kazanır diyorum.

 

Sayın Genel Başkanımızın ifadeleriyle; “Sınırlarımızın dibinde orayı burayı bombalayanların, Suriye’nin kuzeydoğusunda bölücü terör örgütünü palazlandırıp pışpışlayanların, ne aradıklarını, hangi hak ve hukuka dayanarak bölgemizde konuşlandıklarını sormak ve bununla kalmayıp pılınızı pırtınızı toplayıp gidin demek en tabii hakkımızdır.” Bu kapsamda istiklal onurumuza, istikbal haklarımıza adam gibi destek veremeyenler, yerel seçimlerde aldıkları belediyeleri yönetemeyenler, uçuk konser paraları ile bu milletin hakkını yiyenlerle görülecek hesabımız vardır. Geleceğe güvenle bakmak varken, cahilce polemikler yapmak yalnızca kriz severlere hizmet, yalnızca Türkiye’nin düşmesini gözleyenlere himmettir. Türkiye büyüyen, güçlenen ve zenginleşen bir ülkedir. Dönemsel sorunlar geçicidir. Geleceğin yol haritasını geçmişin tecrübeleriyle çizmekten başka yolumuz yoktur. Ne kadar geçmişe bakarsak o kadar ileriyi görmemiz mümkündür. Nice badirelerden geçerek bugünlere geldik. Hamd olsun onurumuzdan, şerefimizden, var oluş haklarımızdan asla vazgeçmedik. Biliyoruz ki, bir Türk dünyaya bedeldir, dünyalar bizim olsa da bu cennet vatandan tavizimiz düşünülemeyecektir. Türkiye bölgesinde parlayan bir yıldız, sivrilen bir ülkedir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin teşvik ve tesiriyle gücümüze güç katacağımız bir gelecek önümüzdedir. Türkiye’nin kaybedecek yılları yoktur. Geleceğimizi ipotek ettirmeye kimsenin hakkı yoktur. Bugün Türkiye’de siyasi istikrar tam ve hakimdir. Türk milletinin birliğinin, diriliğinin bozulması için çalışan hainlerin Türkiye düşmanlarının, PKK’yı Kürt kardeşlerimize mâl etmeye çalışan bedhahların oyunlarını bozma mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir. Kürt kökenli kardeşlerimiz Türk milletinin şerefli mensuplarıdır. Alçak hedef sahipleri aklını başına alsın, Türk ile Kürt kardeştir, bölücü ve şifreli mesajlarla ayırmak isteyenler millet düşmanıdır. Bin yıllık kardeşlik hukukumuz üzerinde hesap yapanlara müsamaha gösteremeyiz. Türk milleti 953 yıldır Anadolu coğrafyasını yurt tutmuştur. Yaklaşık 9,5 asırdır bu aziz vatan coğrafyasını evi, hanesi, ocağı ve namusu bellemiştir. Fetihlerle sevinmiş, bozgunlarla üzülmüştür. Acılara katlanmış, hüzünleri yenmiştir. Felaketleri göğüslemiş, ıstırapları geçmiştir. Her ne olursa olsun büyük milletimiz; Asaletinden bir şey kaybetmemiş, merhametinden ve şefkatinden uzaklaşmamış, iddiasından ve ideallerinden ayrılmamış, ülküsünden ve ilkelerinden taviz vermemiştir. Bir olmuş, iri olmuş ve diri olmuştur. Kederlerini ağıtlara dökmüş, coşkusunu türkülerle buluşturmuş, şenliğini oyunlarla büyütmüş, sevdasını şiirlerle perçinlemiştir. Bu doğrultuda, bin yıllık sürede solmayacak, silinmeyecek, sökülmeyecek bir kardeşlik gülünü filizlendirmiştir. Türk milleti etnik kimlik tanım ve tasniflerle yapay ayrımların çekim alanına kapılmamış, bin yıllık kutlu varlığını harabeye çevirecek oyunlara düşmemiştir. Kıblemiz tek, dualarımız aynıdır. Türkiye bizimdir, hepimizindir. Cumhur İttifakı Türkiye’nin huzurlu ve güvenli yönetimi için vardır. Cumhur İttifakı istiklalin koruyucusu, istikbalin mimarıdır. Cumhur İttifakı ve O’nun iki Lideri bu cennet vatan için can hıraş çalışmaktadır. Sayelerinde Turan kurulmaktadır.

 

6 Kasım 2024 tarihinde Kırgızistan'ın ev sahipliğinde Bişkek'te gerçekleştirilen Türk Devletleri Teşkilatının 11. Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi Türk dünyasının geleceği adına büyük bir heyecan kaynağı olmuştur.

 

Bu zirve hem ideallerimize yeni bir ivme kazandırmış hem de hedeflerimize ulaşma yolunda daha sağlam adımlar atmamıza vesile olmuştur.

 

Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli bu konunun önemine değinmiş ve “Ülkümüz Turandır, ülkümüz Kızılelma’dır.” demiştir.

 

Türk dünyasının güçlendirilmesi, ekonomik entegrasyon, sürdürülebilir kalkınma, dijital gelecek ve herkes için güvenlik temasıyla düzenlenen bu zirve Türk devletleri arasında iş birliğini pekiştiren 8 yeni anlaşmanın imzalanmasıyla taçlanmıştır.

 

Türk Devletleri Teşkilatı on beş yıl gibi kısa sayılabilecek bir geçmişe sahip olmasına rağmen, İsmail Gaspıralı’nın dilde, fikirde, işte birlik fikrini kurumsal bir yapıya dönüştürerek somut bir güç birliğine evrilmiştir.

 

Bu Türk dünyasının tarihsel birikiminin modern bir yapıya taşınması ve ortak bir geleceğe doğru emin adımlarla ilerlemesinin de göstergesidir.

 

Türk dünyasının kültür unsurları 8 köşeli Türk devletleri bayrağıyla da somutlaştırılmıştır Türk dünyası 2040 vizyonu planlanan hedefler doğrultusunda adım adım gerçekleştirilecektir.

Bu yolda atılan her yeni adım Türk devletleri arasındaki bağları daha da güçlendirecek ve ortak kalkınma hedeflerine ulaşmada bizleri daha da yakınlaştıracaktır.

 

Türk dünyası vizyonunun hayata geçmesi için Milliyetçi, Ülkücü hareket üzerine düşen her sorumluluğu eksiksiz ve zamanında yerine getirmeye kararlıdır.

 

Hiç şüphesiz Türkistan yeniden tarihiyle buluşacak ve Türk milletinin yükselme dönemi başlayacaktır.

 

Türk Devletleri Teşkilatı dünya çapında barış, huzur, güvenlik, istikrar ve refahın sembolü olmaya, karanlığın içinden çıkarak tüm dünyaya aydınlık sunmaya adaydır ve bu rolü hakkıyla yerine getirebilecek kapasiteye de sahiptir.

 

Turan yolunda önemli bir adım da ortak alfabe çalışmasında atılmıştır.

 

2022'de başlayan bu girişim, 2024 Eylülünde başarıyla tamamlanmış,
34 harften oluşan ortak alfabe üzerinde anlaşma sağlanmıştır.

 

Bu gelişme, Türk dünyasının birliğine yönelik tarihî bir adımdır ve bölgesel hatta küresel anlamda Türk milletinin yeniden güçleneceğinin bir göstergesidir.

 

Türk Akademisi ve Türk Dil Kurumu tarafından geçtiğimiz eylül ayında Bakü'de düzenlenen Ortak Alfabe Komisyonu Toplantısı'nda Ortak Türk Alfabesi Projesi üzerinde mutabakata varılması tarihî bir adım teşkil etmektedir.

 

Türk devletlerinin ortak alfabe konusunda bir araya gelmesi, Türk birliğinin temellerinin sağlamlaştığının ve Türk kültürünün yeniden dirilişinin de müjdeleyicisidir.

 

Artık, Türk dünyasının her köşesinde birlik, dayanışma ve ortak bir hedef için adımlar atılmaktadır.

”Turan ülküsü hayal.” çığırtkanlığını yapanlar Türk Devletleri Teşkilatı'nın tek bayrak altında birleşmesini izlemektedirler.

 

İstikbalin iradesi dünyanın öne çıkan itibar ve iddiası Türk milletidir.

 

Türkiye'nin terörle mücadeledeki kararlılığı, güney sınırımız boyunca terör devleti kurma hedefini akamete uğratması, Mavi Vatan stratejisindeki akılcı adımları, Doğu Akdeniz'deki dengeleri lehine çevirerek oyunları boşa çıkarması, Kıbrıs'ı millîlik rotası doğrultusunda yeniden şekillendirmesi, Karabağ'ın Ermeni işgalinden kurtarılması, Türk dünyasıyla güçlü iş birliğinin pekiştirilmesi, savunma sanayisindeki yerli ve millî üretim hamleleri, Ayasofya'nın ibadete açılması gibi gelişmeler, aslında Türkiye’ye muarız olanların endişeleridir.

Unutulmamalıdır ki, Cumhur İttifakı, ülkemiz üzerinde hesap yapanların oyunlarını bozmaya kararlı bir şekilde devam edecektir.

Cumhur İttifakı, Türkiye'nin millî birliğini, tarihî haklarını, ekonomik çıkarlarını, toplumsal huzurunu, bekasını ve refahını koruma konusunda sarsılmaz bir iradeye sahiptir.

Türk milletinin huzuru ve refahı için gece-gündüz demeden çalışan bu irade, milletin güçlü yarını için her türlü fedakârlığı yapmaktadır.

Yolu doğru olanın yükü ağırdır, ama bu yük, Türk milletinin güçlü iradesiyle taşınmaktadır.

Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi ile Türkiye’nin millî gücü daha da pekişmekte ve stratejik hedeflerine emin adımlarla ilerlemektedir.

Tarih, Türk milletinin zaferlerini yazmaya devam etmekte; Türk'ün destanı bu yüzyılda da yükselmektedir.

21. yüzyılda Türkiye, cihana mührünü vuracaktır.

Gücünü ve liderliğini tüm dünyaya yeniden gösterecek, Türk milleti büyük bir dirilişe imza atacak ve geleceğin süper gücü Türkiye olacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken 2025 yılı bütçesinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı ve bereketli olmasını diliyorum.

Bütçe çalışmalarına katkıları bulunan Bakanlıklarımıza, bürokratlarımıza, komisyon üyelerimize, bu dönemde çalışmaları ve konuşmalarıyla Genel Kurul çalışmalarına katkı sunan milletvekillerimize ve Gazi Meclisimizin emekçilerine de teşekkür ederim.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak bütçenin tümüne de kabul oyu vereceğimizi belirtiyor, sizlere ve aziz Türk milletine saygılarımı sunuyorum.”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve lalehaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.