Konu anne ve babalık ise o herkesin söyleyeceği o kadar şey var ki, hepsi de uzman kişi tavırlı açıklamalardan oluşuyor.
Geçenlerde Kemal Sayar’ın bir yazısına denk geldim. Ne güzel anlatıyordu:
“Bir toplum evladını seven anne babalarla serpilip gelişir. Sevgiyi vermekle sevebilmeyi öğretir anne baba, sevmenin mümkün olabildiğini öğretir. İnsan daima yakınlık arayan bir varlık. İnsan ruhunun bugün yaşadığı büyük kriz sevebilme yeteneğimizin törpülenmesinde yatıyor. Dünyaya baktığımızda bir düşmanlar ordusu görüyor, masum tabiatı dahi ehlileştirmezsek canavarlaşacağını varsayıyoruz”.
Şimdi size iyi anne şöyle olmalı, baba şunu yapmalı şeklinde açıklamalar yapmak yersiz olur. Herkes nasıl olunması gerektiğini tabiki de çok iyi biliyor. Ama ne var ki, hayata geçirirken aksamalar kaçınılmaz oluyor. Bir çocuğu koşulsuz seven tek varlık olarak alırız “anne”yi. Anneyi kutsal yapan bu muydu? Ne olursa olsun evladının yanında olması. Hatasında bile başkalarına karşı çocuğunu savunma eğilimine girmesi, arkadaş olması, sırdaşlık yapması gibi saymakla bitmeyen fedakarlık listesine sahip olmak mı?
Bence sadece anne olmak! Kendisi tükendiğini hse dahi hala üretmek için çabalamaya devam etmektir annelik.
Çocuğu dahil hiç kimse bilmezken dik durmaya onu zorlayan yıkımı, hala ayakta yolculuğuna devam etmektir annelik.
Seçimlerin hayatında yeri yoktur, hele konu evlatsa imkansız. Bu imkansızlıklar içinde kendi mutluluğunu ertelemeyi seçmek olur annelik.
Bir gazetede kızının ellerimi saç kurutma makinesi ile ısıtmaya çalışan bir anneyi gördüğümde, asıl sıcaklığın nerden ve nasıl geldiğini, o küçük kızı ısıtanın ne olduğunu tüm benliğimle hmiştim.
Sonra düşündüm; her gün okula çağırıp kızı için konuşmamız gereken anneleri!
Zahmet olarak gördükleri şeyin evlatlarının gelecekleri ile ilgili konular olduğunu bilmek istemeyen anneleri düşündüm. Oysa onların evleri alttan ısıtmalıydı. Boy boy poz veriyorlardı sosyal hesaplarında ailecek! Ama biz biliyorduk : “resimdeki çocuk üşüyordu ve üşümeye de devam edecekti.”
Annelik biyolojik olarak üremeye yatkın olmak, hormonal olarak duygusal olmak değildir ki…Sen anne isen annesindir yani…sadece ANNE.
Elbette kimsenin anneliğini yargılamak gibi bir niyetimiz yok. Fakat görünen ile bilinen- olması gereken arasında köprü kurmak lazım. Her şey çocuklar için ise bu köprüde bizler de yürüyoruz.
Benim annem süslü kelimeler kullanan bir kadın değildi.
Yavrum, kuzum diye başlayan cümleleri hatırlamam.
Ya da öpülmekten elma gibi olan yanaklarım olmadı.
Ama beni çok sevdiğini ve koruduğunu bilirdim. Benim için her şeyi yapabileceğini. Her zaman ve her koşulda arkamda durduğunu bilirdim. Şimdi bunu nasıl htirdiğini düşünüyorum da, o zamanlar anlamakta zorluk çeker hatta kızardım anneme. Bu kadar üzerime düştüğü için. Koyduğu kurallara anlam veremezdim. Akşam yemeğinde neden herkes masada olmalı ve neden aksam ezanından sonra kimse dışarıda kalmazdı. Arkadaşlarımın evinde neden yatıya kalamazdım ve neden gizli bir şeyimiz olmamalıydı. Her şeyimi neden karıştırırdı annem? Günlüğü okuması beni deli ederdi.
Şuan anne olduğum için değil, çocuklarla uğraştığım için anneme her konuda hak veriyorum.
Ne de iyi yapmış. Tabiki de hata yaptık. Üzüldük, incindik ama her defasında doğruyu bulabildik.
Galiba anneliğin inceliği de burada saklı….
Yalanın ışığı kapattığı tünelde, elini tuttuğunu htiğin ve her zaman doğru çıkışa seni götüren duygunun ve aklın mimarıdır anne…
Anneler gününüz kutlu olsun.