Bir Farabi olmak istiyorum; şehir şehir dolaşıp ruhumun güzelliklerini dağıtmak… insanların ruhuna dokunabilmek. Bir Farabi dönemi hayal ediyorum; sultanların istila ettiği şehirlerden sadece kitap aldığı…
İpek yolu üzerinde bulunan Farab’dan geçen kervanlara Aristo kitapları ısmarlayan ve kitapları aylarca hasretle bekleyen Farabi kendisini Aristo’dan sonra gelebilecek ikinci felsefeci yapacak bilgileri harmanlıyordu. Öyle meraklıdır ki bu büyük zihinler, her doğan yeni günün güneşinden payını alır, sonra bir güneş gibi aydınlatır insanlığı…
Felsefe ilminin yanında sesin ahengini matematiksel hesaplarla ölçen, güzel bir ruh sahibi ve aynı zamanda bestekârdır Farabi.
Işık kenti Bağdat’ı kendine yol edinmiş Farabi yirmi yılını bu güzel şehirde geçirmiştir. İlim ve müziğe olan ilgisiyle oldukça ilgi gördü. Felsefe anlamında yalnızdı. Döneme yeni bir pencere açan Farabi’yi bu yolda anlayan ilk kişi İbn-i Sina olmuştur. Bütün ilim dallarına hâkim olan Farabi tek bir felsefe mektebi olduğu görüşündeydi. Oda ‘’ hakikat mektebi’’. Müslümanlara inançlarından uzaklaşmadan felsefe yapılabileceği görüşünü kanıtladı. İslam felsefesinin kurucusudur. İslam dünyasında antik felsefenin anlaşılmasına büyük katkılar sağlamış Farabi bir Türk filozof, bilim adamı ve felsefecidir.
Bize her zaman yabancı felsefecileri enjekte eden bir eğitim sistemi içindeyiz. Oysa bizim yolumuza ışık tutmuş, bizim hayat dilimizden anlayan nice felsefecilerimiz mevcut. Unutturulmaya çalışılanları unutmamamız gerektiği kanısındayım. Özentilikten çok özümüze önem vermeliyiz. Daha doğrusu özümüzdekine sahip çıkmalıyız. Farabi ismi geçtiğinde boş beyinlerle bakmamalıyız. Bu topraklar dünden bugüne birçok ilim sahibi zihin zengini evlatlar yetiştirmiştir. Bunları yaşatmak ve nesilden nesle aktarmak bizlerin marifetidir ve kendimize sahip çıkmanın en mubah yoludur.
Erdemlerin en büyüğü bilimdir.
‘’ Farabi’’
Uzun konuşanı kısa dinlemek lazım.
‘’Farabi’’