Gösterişi mutluluk sananların küçük dünyasına hoş geldiniz. Bu dünyanın girişinde; bol gülücük, bol marka, çok çok mutluluk, fazlasıyla sevgi baloncukları var. Lakinnnn içeriye doğru adım atabilme yetiniz varsaaa buuuuummmmm… Mutsuzluktan, takıntıdan, aşağılık kompleksinden, yetersizlik duygusundan ölen bir zavallı…
Unutmayın bir olayın içinde abartı varsa, içeriğinde derin bir sorun vardır. Ben buna hayatına kabartma tozu katanlar diyorum. Hep bir ispat peşinde koşanlar yorulanlar ve zamanla kendi içinde tükenenler. Birileri bir şeyleri takdir etsin diye ölenler bitenler. Üzülerek söylüyorum aslında kimsenin de umurunda değil birçok şey, sadece iki saniyelik zaman ayırıyor insanlar ve en kötüsü bazen dönüp bakmıyorlar bile saatlerini kendini yediğin şeyler için. Başkaları için, başkalarının duygularını beslemek adına yapılan şovlar hayatlarımızın kalitesini azalttığı gibi karakterlerimizide sekteye uğratıyor. Karakterlerimizi boş şeylerle savaştırırken yavaş yavaş kaybediyoruz. Daha mütevazı ve gerçekçi duygulara ihtiyacımız var ve insanlar kıskansın ya da beğensin gibi senfonilerle ruhumuzun gıdalarını zehirliyoruz.
Abartı ve şaşanın olduğu her duyguyu sorgularım ister istemez ve sonuç beni her zaman şaşırtmaz çünkü derininden kocaman bir boşluk çıkar. Tek amacın gösteri’ş olduğu hiçbir duygu gerçek değildir. Gösteriş’i mutluluk sananların en büyük korkusu zamandır. Çünkü zaman gösteriş’in hiçbir işe yaramadığını tokatlar, içerideki derin mutsuzluğu adeta dışarıya pompalar ve sonuç hezeyan…
Emin olun yaptığımız iyi ya da kötü şeyler kimsenin umurunda değil. Ölenin bile arkasından taş çatlasın bir hafta dertleniyoruz oda yakın derecedeyse. Ya da özenle hazırlandığımız her detayını incik cinciklediğimiz olaylara iyiymiş güzelmiş denip geçiliyor ve kimse kendine bunu dert saymıyor. O yüzden dışarıyı besleme duygularını bir kenara atıp içinizdeki sizi gerçek manada samimiyet içerisinde mutlu edecek şekilde işler yapınız.