Türk kahvesinin dostluğunu latte nasıl verir Allah aşkına yapmacık var olma çabalarıyla adını internetten zorla öğrendiği expressosunu yudumlayan sosyal insancik.
Yeni bir nesil geldi bizim ardımızdan gümbür gümbür. Kısacık şortları, göbek gösteren pencereli üstleri, sabitlenmiş mimikleri ve “yalnız takılıyorum” gibi tavırlarıyla. Haaaa birde kahveli storyleriyle. Aslında bunların hepsi taklit. Birisi öyle yapınca bizim kezbanlar durur mu? Hemen açıyorlar göbeği, giyiyorlar şortu, bide kahve cuuukkk... Bunları gören bir başka sınıf nesil de öyle olabilme çabasına girdi. En kötüsü de Starbucks`a gidince kendini kültürlü sanan acayip egolarla doldu taştı sosyal medyalar. Adını tadını telaffuzunun google amcadan öğrenip Starbucks`ı mesken tutup kendine marka üstünden alan yaratanlarla veya o bardağı elinde tutup yürüyünce havası değişenlerle doldu taştı sokaklar. Zaten maksat bir fotoğraftan öte değil. Şortlu ve havalı göbekli yeni nesle gelince bir cacık olmaz. O geçici bir evre zannımca. O aşamayı da geçecekler. Hepsi ergenlikten, hepsi özentiden. Zaten hayatın içinde bir gün dönecekler gerçek Hak`ka. Bir çay bahçesinde yudumlayacaklar çayı; özlemi ve acıyı geçirecek. Üstüne birde Türk kahvesi içecekler. “Her şey güzel; nefes almak, kahve koklamak” diyecekler.
İçemem ben öyle adını ezberleyip de tadını hazmedemediğim kahveleri.
Türk kahvesidir benim sol yanım.