Kapadokya Üniversitesi
NEMS
Neslihan Atmaca
Köşe Yazarı
Neslihan Atmaca
 

BAZEN KİBİR ADIN OLUR.

    İnsanı kendi olmaktan alıkoyan duygulardan biri de şüphesiz ki kibirdir. Bu duygu bazen çocukluktan başlayarak kendini gösterirken bazen de sonradan maddi ya da fiziksel anlamda bir şeyler elde edince de ortaya çıkabilir. “Kibirli insanlara kızma. Korktukları için öyleler. Güçlü insan, olduğu gibi, her şeyiyle bir başkasını oynamaya çalışan değil, kendi olabilendir. Doğal, samimi ve yürekten.”( Aret Vartanyan.) Kendi aramızda “sonradan görme” diye tabir ettiğimiz insanlarda bu duyguyu daha fazla görmekteyiz. İnsanlar yaşadıkları olayların sonucunda kendilerini daha iyi hmek ve bazı durumları kabullenmek için savunma mekanizmaları kullanılır. Bunlardan birisi de aşağılık kompleksine girerek tam tersi davranış sergileyen kibirli kimselerdir. Özellikle olan değil de, olmasını istedikleri durumları savunurlar. Günümüzde güç, her ne kadar sahip olunan maddi kazanç ya da kademe ile insanların zihninde yer alsa da; aslında gerçek güç, insanın olaylar karşısında takındığı tavırda gizlidir. Bunu sergilemek için illa ki kartvizitinizin süslü olması gerekmez. Mahallenin köşesindeki simitçimiz, her gün gördüğü kişileri bir gün görmediğinde merak edebilirken, duyarlılığı ile çok övünen başka birinin ise umurunda bile olmayabilir. Sadece düşünür gibi yapmak, bu kişilerin yaşam kuralı haline gelmiştir. Menfaat söz konusu olunca, ortada ne hak kalır ne de gurur. İnsanlar korktuğunda ayakları ile düşünürlermiş. Korku bazen, değişimi zorunlu kılabilir. Önemli olan bu değişimin özümüze ters düşmemesidir. Kişinin büyüklenip kendisini olduğundan üstün görmesi, kendini beğenmesi ve nefsini abartıp, herkesten kıymetli olduğuna inanması, onu acı bir sona sürekler. Bu kibir ve övünme halini devam ettirse, sonunda zalim halini alır. Hatta bu konuda çok da güzel bir hadis vardır. ”Bir kimse kibirlene kibirlene sonunda zalim cebbarlar grubuna kaydedilir. Böylece, onlara verilen ceza buna da verilir. “ Kaldı ki üzücü olan da bunların en çok da bu türlü insanlar tarafından savunulmasıdır. Çünkü, insan en çok eksik olan yanını yüceltme peşindedir. İnsanın çok mağrur olması en sonunda öyle bir hal alır ki kendi saadetini yıkmaya kadar gider. Gurur ile kibir bu noktada birbirine karışır. Ya hep ya hiç mantığı ile hareket etmek bizi çıkmaza götürür. Orta derece bir kaygı ile olaylara bakmak daha tercih edilen bir şeydir. Sürekli birilerinin gölgesinde kendimizmiş gibi davranmak, tamamen yapmacık bir kişiliğin göstergesidir. Suç ve cezada diyor ya hani; “…. Tek istekleri tam anlamıyla kişiliksiz olmak… Kişiliksiz olmaktan bir haz duyuyorlar! Yeter ki kendi kendilerine benzemesinler… Bunun adına da en ileri gelmişlik diyorlar. Saçmaladıkları şeyler kendi düşünceleri olsa bari…” İşte kendin olmaktan vazgeçtiğin an, bir daha kendini bulamasın. Peki bu vazgeçmişlik ne zaman başlar? Tabi ki de çıkar sağladığımız ve savunmadığımız halde, benliğimizde olmayan düşünceleri benimsemiş gibi görünerek. Hak vermediği halde, sırf bir insandan kendine gelecek yarar için ona saygı duyup, fikirlerini sanal ortamlarda bile paylaşan kişiliği hala oturmamış insanlar vardır. Bu insanların birçoğu da gerek tahsil olsun gerekse mevki olsun iyi derecede yerlerde olan insanlardır. Bu bizi şaşırtmamalı! Sadece kendi olduğu için kaybeden yok mudur? Hayat bu tezatlar içinde bizi sınav ederken, belki de en zoru kendi benliğimizi korumaya çalışmaktır. Huzur bazen çok basit gördüğümüz bir çalının dibindedir. Ama biz koca çınarın peşinden gittikçe bundan mahrum kalırız. Kibir, insanın sonudur.  
Ekleme Tarihi: 09 Mart 2022 - Çarşamba

BAZEN KİBİR ADIN OLUR.

 

 

İnsanı kendi olmaktan alıkoyan duygulardan biri de şüphesiz ki kibirdir. Bu duygu bazen çocukluktan başlayarak kendini gösterirken bazen de sonradan maddi ya da fiziksel anlamda bir şeyler elde edince de ortaya çıkabilir. “Kibirli insanlara kızma. Korktukları için öyleler. Güçlü insan, olduğu gibi, her şeyiyle bir başkasını oynamaya çalışan değil, kendi olabilendir. Doğal, samimi ve yürekten.”( Aret Vartanyan.) Kendi aramızda “sonradan görme” diye tabir ettiğimiz insanlarda bu duyguyu daha fazla görmekteyiz. İnsanlar yaşadıkları olayların sonucunda kendilerini daha iyi hmek ve bazı durumları kabullenmek için savunma mekanizmaları kullanılır. Bunlardan birisi de aşağılık kompleksine girerek tam tersi davranış sergileyen kibirli kimselerdir. Özellikle olan değil de, olmasını istedikleri durumları savunurlar. Günümüzde güç, her ne kadar sahip olunan maddi kazanç ya da kademe ile insanların zihninde yer alsa da; aslında gerçek güç, insanın olaylar karşısında takındığı tavırda gizlidir. Bunu sergilemek için illa ki kartvizitinizin süslü olması gerekmez. Mahallenin köşesindeki simitçimiz, her gün gördüğü kişileri bir gün görmediğinde merak edebilirken, duyarlılığı ile çok övünen başka birinin ise umurunda bile olmayabilir. Sadece düşünür gibi yapmak, bu kişilerin yaşam kuralı haline gelmiştir. Menfaat söz konusu olunca, ortada ne hak kalır ne de gurur. İnsanlar korktuğunda ayakları ile düşünürlermiş. Korku bazen, değişimi zorunlu kılabilir. Önemli olan bu değişimin özümüze ters düşmemesidir. Kişinin büyüklenip kendisini olduğundan üstün görmesi, kendini beğenmesi ve nefsini abartıp, herkesten kıymetli olduğuna inanması, onu acı bir sona sürekler. Bu kibir ve övünme halini devam ettirse, sonunda zalim halini alır. Hatta bu konuda çok da güzel bir hadis vardır. ”Bir kimse kibirlene kibirlene sonunda zalim cebbarlar grubuna kaydedilir. Böylece, onlara verilen ceza buna da verilir. “ Kaldı ki üzücü olan da bunların en çok da bu türlü insanlar tarafından savunulmasıdır. Çünkü, insan en çok eksik olan yanını yüceltme peşindedir. İnsanın çok mağrur olması en sonunda öyle bir hal alır ki kendi saadetini yıkmaya kadar gider. Gurur ile kibir bu noktada birbirine karışır. Ya hep ya hiç mantığı ile hareket etmek bizi çıkmaza götürür. Orta derece bir kaygı ile olaylara bakmak daha tercih edilen bir şeydir. Sürekli birilerinin gölgesinde kendimizmiş gibi davranmak, tamamen yapmacık bir kişiliğin göstergesidir. Suç ve cezada diyor ya hani; “…. Tek istekleri tam anlamıyla kişiliksiz olmak… Kişiliksiz olmaktan bir haz duyuyorlar! Yeter ki kendi kendilerine benzemesinler… Bunun adına da en ileri gelmişlik diyorlar. Saçmaladıkları şeyler kendi düşünceleri olsa bari…” İşte kendin olmaktan vazgeçtiğin an, bir daha kendini bulamasın. Peki bu vazgeçmişlik ne zaman başlar? Tabi ki de çıkar sağladığımız ve savunmadığımız halde, benliğimizde olmayan düşünceleri benimsemiş gibi görünerek. Hak vermediği halde, sırf bir insandan kendine gelecek yarar için ona saygı duyup, fikirlerini sanal ortamlarda bile paylaşan kişiliği hala oturmamış insanlar vardır. Bu insanların birçoğu da gerek tahsil olsun gerekse mevki olsun iyi derecede yerlerde olan insanlardır. Bu bizi şaşırtmamalı! Sadece kendi olduğu için kaybeden yok mudur? Hayat bu tezatlar içinde bizi sınav ederken, belki de en zoru kendi benliğimizi korumaya çalışmaktır. Huzur bazen çok basit gördüğümüz bir çalının dibindedir. Ama biz koca çınarın peşinden gittikçe bundan mahrum kalırız. Kibir, insanın sonudur.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve lalehaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.