Duyarlı birey duyarlı toplum
Son dönem yapılan çalışmalar topumun yüzde 20 sinin diğerlerine göre daha duyarlı kişilerden oluştuğunu gösteriyor. İlginç olan ise, birçok kişi duyarlı olmanın ne anlama geldiğini dahi bilmiyor. Hassas, duygusal ve ince olmak ile çok duyarı olmak kavramları birbirine girmiş durumda. Evet, belki bu özellikleri, duyarlı olmanın nitelikleri arasında sayabiliriz, ama tamamen aynı anlama gelmediğini söyleyemeyiz.
Hemingway’in dediği gibi “birbirinden kopuk bir ada değildir insanoğlu”. İnsan sosyal bir varlıktır, yalnız yapamaz, kuralsız yaşayamaz. Toplumda birini üzen ve birine zarar veren bir olay, diğerlerini de etkiler. Suya atılan bir taşın sudaki oluşturduğu halkaların yayılması gibi, pozitif veya negatif etki yaratan sosyal hareketler de dalgalar halinde büyüyerek yayılır. Özellikle son dönemlerde ardı kesilmeyen şiddet olaylarının bizlerde yarattığı endişe, kaygı ve üzüntüsü gibi. Çevremize olup biten olaylara karşı ne kadar duyarlı olursak, bu davranış olumlu veya olumsuz olarak bize mutlaka geri dönecektir. Ne ekersek bir gün onu biçmekle yükümlüyüz çünkü. Çocuklarımızın şahit olduğu olumsuzluklar karşısında verdikleri tepkiler bizim olaylara göstermiş olduğumuz duyarlılığa bağlıdır. Her şeyin nedenini açıklamak bazen zor olsa da çocukların ileride topluma yararlı, sağlıklı düşünen yetişkin bir birey olmaları gerekliliğini düşünerek, onların küçücük kalbine dokunarak ifade etmeliyiz kedimizi ve çevremizdekileri.
Ne demekti duyarlı olmak? Neden her defasında bu kadar derinden etkiliyordu hissedilenler?
Duyarlı olmak, merhametle dolu olmaktır. Sahiplenmek, sorumluluk almak, çevremizde gerçekleşen olaylar karşısında baş ağrıtmak ve bu olaylara fikir üretmek ve çözüm yolu bulmaya çalışmaktır. Duyarlılık, neden ve nasıl sorularını sormayı gerektirir. Günümüzde her ne kadar bireysellik ve bencillik merkezli bir yapıya doğru gitmeye başlasak da bu soruların cevaplarını ararken ister istemez bir değişim sürecini de başlatmış sayılırız. Her birimiz bu toplumu oluşturan ayrı değerleriz. Değer yapımızı zedeleyen, içselleştiremediğimiz, toplum ruhuna aykırı bulunan olayların bizlere yüklediği şey “acı” değil. Sorumluluk olmalıdır.
Toplumsal duyarlılık kavramını anlamak, içselleştirmek ve uygulayabiliyor olmak belki kolay olamayabilir ama bunu erken yaşta ve süreçte yakalarsak, bu süreci sağlıklı atlatmak o kadar kolay bir hal alacaktır. Her bireyin sorumluluklarını yerine getirmesi sayesinde daha yaşanabilir ve mutlu dünya için adımlar atılacaktır.
Unutmayalım ki “Dünyadan Bizler Sorumluyuz.”