Son zamanlarda kime “nasılsın?”desem, “önceden daha iyiydik” cevabını almaya başladık. Ülkenin malum durumu ayrı bir duygu oluştururken, umut yolculuğumuz yarım kaldı sanırım.
Peki neden yitirilir umutlar?
Umutsuzluğunun sebebi, öncelikle insanın bir şey yapmayacağına olan inancıdır. Bundan dolayı ufak risklere bile girmek istemez, karşılığı olmayacak hiçbir şey için özveride bulunmaz. Umutsuzluk ne kadar artarsa çaresizlik katlanarak peşinden gelir. İnsan öleceğini bilerek yaşayan tek varlık olmasına rağmen, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya hakim olma çabasından vazgeçmeyen bir hal içindedir. Nasibi bitince insanın hayatı da bitermiş diyoruz ama yine de gelecek kaygısından kendimizi alamıyoruz. Başlangıçta oluşturduğumuz hedeflerle yola çıkıyoruz. Her şeyin bir nedeni olduğundan o kadar eminiz ki bu hedeflere ulaşma hayali bizi ayakta tutabiliyor. Sıkı sıkıya bağlandığımız şeylerin sağlamlığı, ulaşılabilirliği ve oluşturulabilirliği bizim için çok önemlidir. Bazen mücadelenin vermiş olduğu bıkkınlık hissi de bize umutsuzluk olarak geri döner. Sonra da art arda gelen başarısızlık, yıpranmışlık, güç ve enerji düzeyinin azalması, tatmin edilmez isteklerin oluşması sonucunda tükenmişlik durumu dedikleri son dönemin sendromu karşımıza çıkıyor.
Hayat bu iyi ile kötü muhakkak bir arada.
Bazı sabahlar uyandığımızda içimizdeki zor seslere kulak veririz.
Bazen de cennettir uyandığımız dünya.
He rşeye çok da anlam vermemeli insan.
O kadar değerli olsaydı yaşam, ölüm olmazdı.
Yaşıyoruz işte bir nefes süresince…