Yüzmeyi kendi öğrenmeli insan. Kendini salmalı soğuk ve kızgın bir denizin tam ortasına. Çırpınırken bir başına iki seçeneği olduğunu kendi görmeli. Ya yavaş yavaş batarken derinlere, hayatının gözlerinin önünden bir çırpıda nasıl geçtiğini düşünerek pes etmeli ya da elinden geleni yaparak hayatta kalmaya çalışmalı. Kendi başına öğrendiği metotlarla savunmasını oluşturmalı hayata karşı. Kimin nasıl yorumlaması önemli olmadan örmeli duvarlarını.
Çocuklarımıza anlattığımız gibi değildir hayat. Öğütler, canımız yandıktan sonra aklımıza gelen sözler olmamalı. Beklide Nasrettin Hoca’nın dediği gibi testi kırılmadan önce mi dayak yemeli. Tecrübe denilen şey, hatalara verilen adlar olmamalı. Önlemler, yeni kararlar, keşkeler, belkiler tecrübe ettikten sonra ortaya çıkmamalı. İnsanı öldürmeyen şeyler, neden tuhaflaştırır? Değişim her defasında yaşanılan acıların arkasından oluşmak zorunda mı?
“Ben şimdi diyorum ki; buna inanmak gerek. Bir susam gibi boyuna sulamak umutsuzluğu ve direnmek hep direnmek devam etmek adına diyorum ki acılığı eksilmesin ağzımızdan.” Derken Turgut Uyar, acıyı unuttuğumuz an aynı hatanın tekrar yenilenebileceğinin de mesajını da vermiştir.
Bazen hayatımızda kaçmakla direnmek arasında bir seçim yapmak zorunda olduğumuz anlar vardır. Karşılaştığımız her sorunun kesin ve kusursuz bir çözümü olmayabilir. Fakat, sorundan kaçmak bizi daha yalnız hale getirir. Önemli olan sorunu net bir şekilde çözmek değil, üzerimizde oluşan ifade edememe baskını aşmaktır. Çünkü; “ne yapabilirim?”sorusu, her defasında paniklememize neden olarak sağlıklı karar almamızı engeller.
Mantıklı düşünmeye çalıştığımızda aslında her sorunun bir vazifesi olduğunu anlayabilmek hiç de zor değildir. Sorunlar kimi zaman gözümüzü açarken kimi zaman da kendimizin bile farkında olmadığı yönlerimizin ortaya çıkmasını sağlar. Nasıl mı?
Mesela; önce korkunu ortaya çıkarır. Körebe oynamak gibi düşünün. Gözleriniz kapalı olduğunda çarpmaktan korktuğumuz nesnelerin, daha sonra uzaklık, yükseklik ve ses gibi özelliklerini tanıyarak tecrübe etme fırsatı buluruz. Önemi olan sorunları fırsata çevirebilmektir. Yenilenme, çöküşün vazgeçilmezidir.
Şu ayrımı iyi yapmak gerekir: uzaklaşmak ile kaçmak aynı şey değildir. Uzak durmak, özeleştiri yapmak, olaylara daha objektif bakmak için bir fırsatken, kaçmak ise tamamen sorunu yok saymak istemektir.
Bir kere de kendinize bakmayı uzaktan deneyin,
Nasıl göründüğünüze değil, nasıl algılandığınıza bakın.
Bir kere de kendinizi dinleyin,
Vicdan mı ego mu sizi mutlu eden? Ve başlayın soru sormaya:
Saygı mı, saygıyı hak etmek mi?
Konfor mu, zenginlik mi?
Sevgi mi, mecburiyet mi?
Gerçek mi yoksa kendini kandırmak mı?
İşte sorunlarla yüzleşmenin şartı, kendimize samimi cevaplar vermektir.
Neslihan ATMACA
Psikolojik Danışman ve Eğitim koçu