Kapadokya Üniversitesi
NEMS
Sema Yurtbilir Yavuz
Köşe Yazarı
Sema Yurtbilir Yavuz
 

Acaba gerçekten öyle mi?

    Kadın hakları, gerek uluslararası sözleşmelerde, gerek iç hukukta insan hakları içerisinde özel düzenleme getirilen bir alan. Böylesine bir özellikten rahatsız olan çok sayıda insan var. Herhangi bir konuşma ortamında konusu açıldığında bu rahatsızlık eril bir dille ifade ediliyor da. "Efendim zaten kadınlara bir sürü hak tanınmış. Erkekleri koruyan bir yasa var mı? Yok! Yasalar bile kadınlardan yana. Asıl erkekler ayrımcılık görüyor." şeklinde ve benzeri ifadeleri çok duyduk ve duyacağız.   Peki gerçekten öyle mi? Kadınlar haklarını fazlasıyla elde ediyorlar mı? Gerçekten kadın hakları konusunda bir çok uluslararası sözleşme ve iç hukuk düzenlemesi var. CEDAW (Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi), Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi, Anayasa, Türk Ceza Kanunu ve Türk Medeni Kanunu içerisindeki düzenlemeler, 6284 Sayılı Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun vb. düzenlemeler dünyada ve ülkemizde hukukun neden bu alana özel önem gösterdiği sorusunu aklımıza getiriyor. Kısaca şöyle özetlemeyi isterim: "Bir alanda ne kadar hukuksal düzenleme varsa o kadar sorun vardır."   Kadın, hayatın başlangıcından bu yana bir çok insan topluluğu ve toplumlar içerisinde cinsiyeti nedeniyle ötelenmiş, ikinci sınıf konumunda değerlendirilmiş, hatta insan olup olmadığı bile tartışılmış, necis kabul edilmiş, bir çok toplumda ise varlığı bile görülmeyen bir cinsiyeti temsil etmiştir. Günümüz şartlarında dahi kadının toplum içindeki konumu hak ettiği yeri bulabilmiş değildir. Cinsiyeti nedeniyle ayrımcılığa ve şiddete maruz kalan, hem kamusal hem özel alanda çeşitli bahanelerle yok sayılmaya çalışılan kadınların eril dünyanın cezaevindeki hükümlülüğü yasal düzenlemelerle bitecek gibi de görülmemektedir. Bulunduğumuz noktadan geriye baktığımızda arkamızda bir hukuki düzenlemeler tepesi oluştuğunu, fakat bir arpa boyu yolu ancak tamamlayabildiğimizi görüyoruz. Sebep aslında çok basit. Hukuki düzenlemerle el ele yürümeyen zihinsel dönüşüm. Toplumların kadına bakışı düzelmedikçe en iyi yasaların dahi kadını bulunduğu konumdan daha iyisine taşıyamayacağı. Şiddet gören kadın için "Acaba ne yaptı da dayak yemeyi hak etti?", tacize uğrayan için "Gecenin bir vakti dışarıda ne işi vardı?" gibi, şiddete, tacize, kötülüğe bahane arayan, faili değil de mağduru suçlayan bir zihniyeti dönüştüremediğimiz sürece bir arpa boyu yolu ancak gideriz. Evet çok fazla yasal düzenleme var kadın hakları konusunda. Keşke bu düzenlemeler yapılmak zorunda kalınmasaydı. Keşke "kadın hakları" değil de sadece "insan hakları" demek yeterli olsaydı. Fakat maalesef değil. Bütün dünya toplumlarında cinsiyeti nedeniyle ayrımcılığa maruz kalan, fırsatlardan yararlanmada, hizmetlerin sunulmasında ve kaynaklara ulaşmada eşit imkanlara sahip olamayan kadınların, öncelikle "eksik etek", "kaşık düşmanı", “ kız yükü, tuz yükü”, "kuyruk sallayan", “saçı uzun aklı kısa” gibi sıfatlardan kurtarılması ve eşitlikçi bakışın geliştirilmesi gereklidir. Zihinsel dönüşüm gerçekleştiği oranda, hukuksal düzenlemeler de kadını hak ettiği konuma taşıyacaktır.  
Ekleme Tarihi: 18 Eylül 2017 - Pazartesi

Acaba gerçekten öyle mi?

 

 

Kadın hakları, gerek uluslararası sözleşmelerde, gerek iç hukukta insan hakları içerisinde özel düzenleme getirilen bir alan. Böylesine bir özellikten rahatsız olan çok sayıda insan var. Herhangi bir konuşma ortamında konusu açıldığında bu rahatsızlık eril bir dille ifade ediliyor da. "Efendim zaten kadınlara bir sürü hak tanınmış. Erkekleri koruyan bir yasa var mı? Yok! Yasalar bile kadınlardan yana. Asıl erkekler ayrımcılık görüyor." şeklinde ve benzeri ifadeleri çok duyduk ve duyacağız.

 

Peki gerçekten öyle mi? Kadınlar haklarını fazlasıyla elde ediyorlar mı?
Gerçekten kadın hakları konusunda bir çok uluslararası sözleşme ve iç hukuk düzenlemesi var. CEDAW (Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi), Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi, Anayasa, Türk Ceza Kanunu ve Türk Medeni Kanunu içerisindeki düzenlemeler, 6284 Sayılı Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun vb. düzenlemeler dünyada ve ülkemizde hukukun neden bu alana özel önem gösterdiği sorusunu aklımıza getiriyor. Kısaca şöyle özetlemeyi isterim: "Bir alanda ne kadar hukuksal düzenleme varsa o kadar sorun vardır."

 

Kadın, hayatın başlangıcından bu yana bir çok insan topluluğu ve toplumlar içerisinde cinsiyeti nedeniyle ötelenmiş, ikinci sınıf konumunda değerlendirilmiş, hatta insan olup olmadığı bile tartışılmış, necis kabul edilmiş, bir çok toplumda ise varlığı bile görülmeyen bir cinsiyeti temsil etmiştir. Günümüz şartlarında dahi kadının toplum içindeki konumu hak ettiği yeri bulabilmiş değildir. Cinsiyeti nedeniyle ayrımcılığa ve şiddete maruz kalan, hem kamusal hem özel alanda çeşitli bahanelerle yok sayılmaya çalışılan kadınların eril dünyanın cezaevindeki hükümlülüğü yasal düzenlemelerle bitecek gibi de görülmemektedir. Bulunduğumuz noktadan geriye baktığımızda arkamızda bir hukuki düzenlemeler tepesi oluştuğunu, fakat bir arpa boyu yolu ancak tamamlayabildiğimizi görüyoruz. Sebep aslında çok basit. Hukuki düzenlemerle el ele yürümeyen zihinsel dönüşüm. Toplumların kadına bakışı düzelmedikçe en iyi yasaların dahi kadını bulunduğu konumdan daha iyisine taşıyamayacağı. Şiddet gören kadın için "Acaba ne yaptı da dayak yemeyi hak etti?", tacize uğrayan için "Gecenin bir vakti dışarıda ne işi vardı?" gibi, şiddete, tacize, kötülüğe bahane arayan, faili değil de mağduru suçlayan bir zihniyeti dönüştüremediğimiz sürece bir arpa boyu yolu ancak gideriz. Evet çok fazla yasal düzenleme var kadın hakları konusunda. Keşke bu düzenlemeler yapılmak zorunda kalınmasaydı. Keşke "kadın hakları" değil de sadece "insan hakları" demek yeterli olsaydı. Fakat maalesef değil. Bütün dünya toplumlarında cinsiyeti nedeniyle ayrımcılığa maruz kalan, fırsatlardan yararlanmada, hizmetlerin sunulmasında ve kaynaklara ulaşmada eşit imkanlara sahip olamayan kadınların, öncelikle "eksik etek", "kaşık düşmanı", “ kız yükü, tuz yükü”, "kuyruk sallayan", “saçı uzun aklı kısa” gibi sıfatlardan kurtarılması ve eşitlikçi bakışın geliştirilmesi gereklidir. Zihinsel dönüşüm gerçekleştiği oranda, hukuksal düzenlemeler de kadını hak ettiği konuma taşıyacaktır.
 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve lalehaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.