Bugün, dünya üzerinde her 4 çocuktan biri cinsel istismara uğruyor.
Çocuğun cinsel istismarı kavramından, çocuğa yönelik her türlü cinsel içerikli eylem, söz ve davranışları anlayabiliriz.
Cinsel istismar suçu, çocuğun güven duyduğu bir kişi tarafından işlendiğinde, çocuğun bunu ifşa etmesi daha da zorlaşıyor. Bırakınız çocuğu, en yakın aile bireyleri tarafından dahi gizlenmeye çalışılıyor. Söz gelimi istismarı uygulayan baba ise, çocuk suçluluk duygusuna boğulurken, bunu fark eden anne, inkâr yoluna gidip suçu görmezden gelebiliyor. Suç ortaya çıktığında ise mağdura baskı yapılarak faili yargılanmaktan kurtarmaya çalışan aile üyelerini görmek artık alışık olduğumuz bir durum haline geldi.
Tarafıma danışılan birçok vakada, çocuğun istismara maruz kaldığını, çocuğun sınıf öğretmeni ya da rehber öğretmeninin tespit edebildiğini görüyorum. Fakat üzülerek ifade etmeliyim ki, bu vakalardan bazılarında, öğretmen, durumu kurum yöneticisine bildirdiğinde olayın üzeri kapatılmaya çalışılabiliyor. Gerek ilk tespit aşamasında, gerekse soruşturma ve kovuşturma aşamasında en büyük sorun, çocuğun hayal dünyasının bunu üretmiş olabileceği, hatta yalan söylüyor olabileceğinin düşünülmesidir. Oysa uzmanlar çocukların henüz cinsel deneyimleri olmadığı için bu tür vakalar anlattıklarında çocuklara inanılması ve ciddiye alınması gerektiğini belirtiyor.
Bu suç her gündeme geldiğinde toplum olarak aklımıza ilk gelen çözüm, failin en ağır şekilde cezalandırılması veya cezaların ağırlaştırılmasından öteye gidemiyor. Fakat toplumun öç alma duygusunun en ağır vasıtalarla giderilmesinin, yeni bir çocuğun daha istismara uğramasının önüne geçemeyeceği gerçeği, her yeni olayda tokat gibi yüzümüze çarpıyor. Gerekli ve yeterli önleyici mekanizmalar geliştirilmediği sürece, suçun cezası ne kadar ağır olursa olsun, suç katlanarak artmaya devam edecektir. Çünkü fail, suçu işlerken Türk Ceza Kanunu’nu açıp bu suçun cezasına baktıktan sonra harekete geçmiyor maalesef. Bunun için çocuğu bu suçtan koruyacak vasıtaların geliştirilmesi üzerinde ciddi bir şekilde çalışılması ve bu konuda politikalar üretilmesi gerekmektedir.
Bir diğer husus da çocuk istismara uğradıktan sonraki aşamada yaşanan sorunlardır. Çocuğun istismara uğraması durumunda, soruşturma, destek ve rehabilitasyon aşamasında sağlıklı hizmet alabileceği kurumlar yetersizdir. Bu kurumlardan birisi, Çocuk İzlem Merkezleri (ÇİM)’dir. Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerde ayrı bir birim olarak bulunması gereken ve cinsel istismara maruz kalan çocuğun adli muayenesinin yapıldığı, soruşturma işlemlerinin tek seferde ve çocuğun beyanlarının kameraya alınarak gerçekleştirildiği merkezler maalesef yetersizdir. İstismara maruz kalan çocuk, adli sürecin her aşamasında aynı travmayı defalarca yaşamaktadır. Kovuşturma evresinde ise hâkim karşısına çıkarılan çocuğun, sanık ile aynı salonda iken beyanlarının alınmaya çalışıldığına da şahit olmuş bulunmaktayız.
Her ilde bulunması gereken bir diğer kurum ise Çocuk Destek Merkezleri (ÇODEM)’dir. Suç mağduru olan, suça sürüklenen veya sokakta sosyal tehlikelerle karşı karşıya olan çocuklara, çocuğun ihtiyacı olan hizmet türüne uygun psiko-sosyal destek ve barınma imkânı veren bu kurumlar, istismar sonrası destek için olmazsa olmaz kurumlardır.
Hâsılı, çocuk istismarına uygulanan yaptırımın ağırlaştırılması sloganlarının, suçu önleyici tedbirler ve istismar mağduru çocuğu iyileştirici politikalar üzerinde düşünmenin önüne geçmemesi gerekir. Aksi takdirde ağır cezalar üzerinde konuşarak vicdanlarımızı tatmin ederken, bir yerlerde kapalı kapılar ardında çocuklar istismar edilmeye devam edecektir.
Son olarak, suçu bildirme yükümlülüğünün her birey için geçerli olduğu, bildirmemenin ise Türk Ceza Kanunu’nda suç olarak nitelendirildiğini belirtelim. Kamu görevlisinin “Kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal etmesi veya bu hususta gecikme göstermesi” ayrı bir suç olarak düzenlenmiş ve yaptırıma bağlanmıştır.
Çocuk cinsel istismarının yetkili makamlara ihbar edilmesi, suçun ortaya çıkarılmasında en önemli vasıtalardandır.