Kapadokya Üniversitesi
NEMS
Sema Yurtbilir Yavuz
Köşe Yazarı
Sema Yurtbilir Yavuz
 

Kadın Dostu Kentler İdeali

  Kadın dostu kent kavramı ile ilk kez 2006 yılında, “Birleşmiş Milletler Kadın ve Kız Çocuklarının İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Ortak Programı” ile tanıştık. Program, yerel yönetimlerin politika üretme, planlama ve uygulama süreçlerine toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısını yerleştirme,  yerel yönetimler ile kadın sivil toplum örgütlerinin kapasitesinin artırılması ve aralarındaki işbirliğinin güçlendirilmesi amacıyla başlatılmıştı.   Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın kanun önünde eşitliği ifade eden 10.maddesinde geçen “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.” İfadesi, cinsiyet eşitliğini sağlama yolunda atılan bu tür adımların iç hukuktaki en temel dayanağını oluşturmaktadır. Uluslararası kaynakların başında ise, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) ve İhtiyari Protokolü gelmektedir. Bu sözleşme ve İhtiyari Protokol ile taraf devletler, kamusal ve özel alanda cinsiyet eşitliğini sağlamayı taahhüt etmişlerdir. Kadın dostu kentler de aslında bu uluslararası sürecin yansımalarından biridir.   Son on yıldır sıkça dillendirdiğimiz “kadın dostu kentler” hayali, cinsiyet eşitliğinin hayata geçirildiği, fırsatlara, kaynaklara ve hizmetlere erişimde cinsiyete dayalı ayrımcılığın ortadan kaldırıldığı, kadına yönelik şiddetin bir insan hakları ihlali olduğu anlayışı ile tüm yasal önlemlerin gerektiği şekilde uygulandığı, insan hak ve özgürlüklerine saygılı kentleri ifade etmektedir.   Bütün dünyada, cinsiyete dayalı ayrımcılığın derinden hissedildiği bir alandır kent yaşamı. Kadın dostu kentler oluşturmanın yolu ise, öncelikle toplumsal cinsiyete duyarlı politikalar üretmekten geçmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten bakış açısını, resmi ve gayri resmi bütün kurum ve kuruluşların her basamağına yerleştirmek, öncelikli hedef haline gelmelidir. Bu hedefin gerçekleştirilmesi, farkındalık oluşturulması ve izleme konularında, kamu kurumları kadar sivil toplum kuruluşlarına da büyük görev düşmektedir. İşte bu nedenle politika üretirken sivil toplum kuruluşlarını da oyunun içine dâhil eden bir anlayışla hareket edilmesi önem ihtiva etmektedir. Gerek merkezde, gerekse yerel yönetimlerde oluşturulması gereken politikaların, uygulanması, izlenmesi ve denetlenmesi de, en az politika üretmek kadar hayati öneme sahiptir.   Eşitlikçi kentlerin oluşturulmasında, karar verme ve politika üretme ile başlayan sürecin her aşamasına kadınların katılımı sağlanır. Kent nüfusunun çok büyük bir kısmını oluşturdukları halde, kadınların karar mekanizmalarında yer alma oranının ve karar alma süreçlerine katılımının çok düşük bir düzeyde kaldığını biliyoruz. Kadınların, kendileri ile ilgili sürece katılımı olmadan gerçekleştirilen hiçbir plan ve programın, hedeflenen amaca hizmet etmeyeceği açıktır. Bununla birlikte, cinsiyet eşitsizliğinin sonucu olarak yaşanan sorunların, sadece kadınları ilgilendiren sorunlar olmayıp, toplumsal nitelikte sorunlar olduğu da kabul edilmelidir. Dolayısıyla, sorunun çözümünde kentteki tüm kamu kurumu ve özel kuruluşlar ile sivil toplum örgütlerinin koordinasyon ve işbirliği içerisinde çalışması son derece önemlidir. Bu iş birliği ve koordinasyon, kent halkının da değişimini, dönüşümünü ve sürece dâhil olmasını sağlayacak unsurdur. Politik kararlılık ve topyekûn bir toplumsal işbirliği ile cinsiyet eşitliği konusunda kalıcı çözümler üretilebilecektir.   Bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de kadınların cinsiyetleri nedeniyle yaşadığı sorunlar çeşitli başlıklar altında sınıflandırılmaktadır. Eğitim, sağlık, istihdam, kadına yönelik şiddet, temsil ve katılım gibi başlıklar altında sıralayabileceğimiz bu sorunlar, birbirinden ayrı değerlendirilemez. Kadınların cinsiyetleri nedeniyle uğradıkları ayrımcılık sonucu ortaya çıkan sorunların hepsi birbiri ile bağlantılıdır. Dolayısıyla sorunların çözümlerinde de bütüncül bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. Ev içi şiddetten kurtaramadığımız bir kadının ekonomik hayata katılımını sağlamak oldukça zordur ve sürekliliği olmayacaktır. Yine, temel eğitim imkânlarından yoksun kalan kız çocuğunun, kendisi ile ilgili süreçlere katılma hakkını kullanabilmesi de beklenemez. Eşitlikçi kent, kadınların ve kız çocuklarının eğitim imkânlarına erkekler ile eşit düzeyde ulaşabildiği, toplumsal cinsiyet temelli şiddetten korunabildiği, nitelikli sağlık hizmetlerinden faydalanabildiği, ekonomik hayata eşit düzeyde girebildiği, karar alma süreçlerinde yer alabildiği, kent hayatının sunduğu imkânlardan ve fırsatlardan eşit düzeyde yararlanabildiği kenttir. Bütün bu hizmetlerin bütünlükçü bir bakış açısı ile sunulması hedef alınır.   Birleşmiş Milletler Ortak Programı’nın uygulanmaya başlamasından günümüze, programın uygulandığı 6 ilden sonra (Nevşehir, İzmir, Kars, Şanlıurfa, Trabzon, Van) programa dâhil olan 7 il de (Adıyaman, Antalya, Bursa, Gaziantep, Malatya, Mardin, Samsun) “Kadın Dostu Kent Taahhütnamesi” imzalamıştır. Yerel yönetimler içinde yer alan kurum ve kuruluşların temsilcileri ve sivil toplum örgütlerinin yer aldığı kadın koordinasyon teknik ve üst kurulları oluşturulmuş, yerel eşitlik eylem ve stratejik planları yapılmıştır. Kadın sivil toplum örgütlerinin itekleyici güç faktörü ile program içinde yer almasa bile, günümüze gelinceye dek “Kadın Dostu Kent Taahhütnamesi” imzalamış olan belediyelerin varlığına ise az da olsa şahit olmaktayız.   Kadınların, her türlü alanda eşit düzeyde var olabilmesi için, dünya üzerinde çalışan çok sayıda birey, kurum, kuruluş ve örgütlenme olsa da, sürecin ne kadar çetin olduğunu, yavaş ilerlediğini, politik nedenler ile zaman zaman duraklamalar ve geriye dönüşler yaşanarak onlarca yıl kaybedildiğini kabul etmek de gerçeklerle yüzleşmek için gereklidir. Dünya Ekonomik Forumu’nun (Word Economic Forum) her yıl yayınlamış olduğu küresel cinsiyet eşitsizliği raporları, sürecin yavaşlığını yüzümüze vurmaktadır. Covid-19 Salgını gibi öngörülemeyen durumların ise, kadınlar ve kız çocuklarını ne kadar derinden etkilediğini bu yıl açıklanmış olan raporda görmek mümkündür. 2021 Yılı Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’na göre, salgın öncesinde küresel toplumsal cinsiyet uçurumunun 99,5 yılda kapanması beklenirken, salgın sonrası bu beklenti 135,6 yıla yükselmiştir. Aynı rapora göre Türkiye, cinsiyet eşitliği endeksinde 156 ülke arasında 133. sırada yer almıştır.   Cinsiyet eşitliği mücadelesi son derece meşakkatli bir mücadeledir. Bu mücadelenin en değerli ürünlerinden biri de kadın dostu kentleri gerçekleştirme ideali olmuştur. Her türlü zorluğa rağmen, kadınların ve kız çocuklarının cinsiyetleri nedeniyle ayrımcılığa uğramadığı daha eşit bir dünyayı kurmak için topyekûn bir mücadeleden başka çözüm yolu yoktur. Durağan ve geri dönüşler yaşanan dönemlerde ise, izleme ve savunuculuk yapmaktan asla vazgeçilmemelidir.
Ekleme Tarihi: 25 Ocak 2022 - Salı

Kadın Dostu Kentler İdeali

 

Kadın dostu kent kavramı ile ilk kez 2006 yılında, “Birleşmiş Milletler Kadın ve Kız Çocuklarının İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Ortak Programı” ile tanıştık. Program, yerel yönetimlerin politika üretme, planlama ve uygulama süreçlerine toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısını yerleştirme,  yerel yönetimler ile kadın sivil toplum örgütlerinin kapasitesinin artırılması ve aralarındaki işbirliğinin güçlendirilmesi amacıyla başlatılmıştı.

 

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın kanun önünde eşitliği ifade eden 10.maddesinde geçen “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.” İfadesi, cinsiyet eşitliğini sağlama yolunda atılan bu tür adımların iç hukuktaki en temel dayanağını oluşturmaktadır. Uluslararası kaynakların başında ise, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) ve İhtiyari Protokolü gelmektedir. Bu sözleşme ve İhtiyari Protokol ile taraf devletler, kamusal ve özel alanda cinsiyet eşitliğini sağlamayı taahhüt etmişlerdir. Kadın dostu kentler de aslında bu uluslararası sürecin yansımalarından biridir.

 

Son on yıldır sıkça dillendirdiğimiz “kadın dostu kentler” hayali, cinsiyet eşitliğinin hayata geçirildiği, fırsatlara, kaynaklara ve hizmetlere erişimde cinsiyete dayalı ayrımcılığın ortadan kaldırıldığı, kadına yönelik şiddetin bir insan hakları ihlali olduğu anlayışı ile tüm yasal önlemlerin gerektiği şekilde uygulandığı, insan hak ve özgürlüklerine saygılı kentleri ifade etmektedir.

 

Bütün dünyada, cinsiyete dayalı ayrımcılığın derinden hissedildiği bir alandır kent yaşamı. Kadın dostu kentler oluşturmanın yolu ise, öncelikle toplumsal cinsiyete duyarlı politikalar üretmekten geçmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten bakış açısını, resmi ve gayri resmi bütün kurum ve kuruluşların her basamağına yerleştirmek, öncelikli hedef haline gelmelidir. Bu hedefin gerçekleştirilmesi, farkındalık oluşturulması ve izleme konularında, kamu kurumları kadar sivil toplum kuruluşlarına da büyük görev düşmektedir. İşte bu nedenle politika üretirken sivil toplum kuruluşlarını da oyunun içine dâhil eden bir anlayışla hareket edilmesi önem ihtiva etmektedir. Gerek merkezde, gerekse yerel yönetimlerde oluşturulması gereken politikaların, uygulanması, izlenmesi ve denetlenmesi de, en az politika üretmek kadar hayati öneme sahiptir.

 

Eşitlikçi kentlerin oluşturulmasında, karar verme ve politika üretme ile başlayan sürecin her aşamasına kadınların katılımı sağlanır. Kent nüfusunun çok büyük bir kısmını oluşturdukları halde, kadınların karar mekanizmalarında yer alma oranının ve karar alma süreçlerine katılımının çok düşük bir düzeyde kaldığını biliyoruz. Kadınların, kendileri ile ilgili sürece katılımı olmadan gerçekleştirilen hiçbir plan ve programın, hedeflenen amaca hizmet etmeyeceği açıktır. Bununla birlikte, cinsiyet eşitsizliğinin sonucu olarak yaşanan sorunların, sadece kadınları ilgilendiren sorunlar olmayıp, toplumsal nitelikte sorunlar olduğu da kabul edilmelidir. Dolayısıyla, sorunun çözümünde kentteki tüm kamu kurumu ve özel kuruluşlar ile sivil toplum örgütlerinin koordinasyon ve işbirliği içerisinde çalışması son derece önemlidir. Bu iş birliği ve koordinasyon, kent halkının da değişimini, dönüşümünü ve sürece dâhil olmasını sağlayacak unsurdur. Politik kararlılık ve topyekûn bir toplumsal işbirliği ile cinsiyet eşitliği konusunda kalıcı çözümler üretilebilecektir.

 

Bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de kadınların cinsiyetleri nedeniyle yaşadığı sorunlar çeşitli başlıklar altında sınıflandırılmaktadır. Eğitim, sağlık, istihdam, kadına yönelik şiddet, temsil ve katılım gibi başlıklar altında sıralayabileceğimiz bu sorunlar, birbirinden ayrı değerlendirilemez. Kadınların cinsiyetleri nedeniyle uğradıkları ayrımcılık sonucu ortaya çıkan sorunların hepsi birbiri ile bağlantılıdır. Dolayısıyla sorunların çözümlerinde de bütüncül bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. Ev içi şiddetten kurtaramadığımız bir kadının ekonomik hayata katılımını sağlamak oldukça zordur ve sürekliliği olmayacaktır. Yine, temel eğitim imkânlarından yoksun kalan kız çocuğunun, kendisi ile ilgili süreçlere katılma hakkını kullanabilmesi de beklenemez. Eşitlikçi kent, kadınların ve kız çocuklarının eğitim imkânlarına erkekler ile eşit düzeyde ulaşabildiği, toplumsal cinsiyet temelli şiddetten korunabildiği, nitelikli sağlık hizmetlerinden faydalanabildiği, ekonomik hayata eşit düzeyde girebildiği, karar alma süreçlerinde yer alabildiği, kent hayatının sunduğu imkânlardan ve fırsatlardan eşit düzeyde yararlanabildiği kenttir. Bütün bu hizmetlerin bütünlükçü bir bakış açısı ile sunulması hedef alınır.

 

Birleşmiş Milletler Ortak Programı’nın uygulanmaya başlamasından günümüze, programın uygulandığı 6 ilden sonra (Nevşehir, İzmir, Kars, Şanlıurfa, Trabzon, Van) programa dâhil olan 7 il de (Adıyaman, Antalya, Bursa, Gaziantep, Malatya, Mardin, Samsun) “Kadın Dostu Kent Taahhütnamesi” imzalamıştır. Yerel yönetimler içinde yer alan kurum ve kuruluşların temsilcileri ve sivil toplum örgütlerinin yer aldığı kadın koordinasyon teknik ve üst kurulları oluşturulmuş, yerel eşitlik eylem ve stratejik planları yapılmıştır. Kadın sivil toplum örgütlerinin itekleyici güç faktörü ile program içinde yer almasa bile, günümüze gelinceye dek “Kadın Dostu Kent Taahhütnamesi” imzalamış olan belediyelerin varlığına ise az da olsa şahit olmaktayız.

 

Kadınların, her türlü alanda eşit düzeyde var olabilmesi için, dünya üzerinde çalışan çok sayıda birey, kurum, kuruluş ve örgütlenme olsa da, sürecin ne kadar çetin olduğunu, yavaş ilerlediğini, politik nedenler ile zaman zaman duraklamalar ve geriye dönüşler yaşanarak onlarca yıl kaybedildiğini kabul etmek de gerçeklerle yüzleşmek için gereklidir. Dünya Ekonomik Forumu’nun (Word Economic Forum) her yıl yayınlamış olduğu küresel cinsiyet eşitsizliği raporları, sürecin yavaşlığını yüzümüze vurmaktadır. Covid-19 Salgını gibi öngörülemeyen durumların ise, kadınlar ve kız çocuklarını ne kadar derinden etkilediğini bu yıl açıklanmış olan raporda görmek mümkündür. 2021 Yılı Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’na göre, salgın öncesinde küresel toplumsal cinsiyet uçurumunun 99,5 yılda kapanması beklenirken, salgın sonrası bu beklenti 135,6 yıla yükselmiştir. Aynı rapora göre Türkiye, cinsiyet eşitliği endeksinde 156 ülke arasında 133. sırada yer almıştır.

 

Cinsiyet eşitliği mücadelesi son derece meşakkatli bir mücadeledir. Bu mücadelenin en değerli ürünlerinden biri de kadın dostu kentleri gerçekleştirme ideali olmuştur. Her türlü zorluğa rağmen, kadınların ve kız çocuklarının cinsiyetleri nedeniyle ayrımcılığa uğramadığı daha eşit bir dünyayı kurmak için topyekûn bir mücadeleden başka çözüm yolu yoktur. Durağan ve geri dönüşler yaşanan dönemlerde ise, izleme ve savunuculuk yapmaktan asla vazgeçilmemelidir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve lalehaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.