Nezihe Muhiddin, 1889-1958 yılları arasında yaşamış, kadın hakları savunucusu bir aydındır. Savcı ve ceza hâkimi bir babanın kızı olarak dünyaya gelen Muhiddin, kendini yetiştirmiş, meslek hayatına öğretmen olarak başlamış, çok sayıda roman, hikaye, piyes gibi eseri Türk yazınına kazandırmıştır.
Nezihe Muhiddin’in bu yönlerinden çok daha dikkat çekici olan yönü ise, kamu alanı ve özel alanın keskin bir cinsiyetçilikle ayrıldığı bir dönemde vermiş olduğu kadın hakları mücadelesidir. Kadınımızın sosyal hayatta, istihdamda ve en önemlisi de siyasal hayatta var olabilmesi için verdiği mücadele, günümüze kadar edindiğimiz kazanımları oluşturan en önemli basamaklardandır.
Milli Mücadele yıllarında vatan savunması için cephede erkekleriyle omuz omuza çarpışan kadınlarımız, cephe gerisinde de fedakârlıktan kaçınmadılar. Birçok yardım derneğinde savaş yetimlerine ve şehit ailelerine destek verdiler. Fakat sosyal, ekonomik ve siyasal hayat içinde geri planda tutulmaktan kurtulamadılar. İşte Nezihe Muhiddin, Halide Edip gibi münevver kadınların gayreti, hiçbir külfete katlanmaktan kaçınmayan kadınımızın, sosyal alanda, ekonomik alanda, bilhassa siyasal alanda haklarının teslim edilmesi mücadelesiydi. Kadınlarımızın, siyasal alanda, bırakınız seçilme hakkını, seçme hakkı dahi yoktu. Vatan savunmasında cephede savaşan kadının, seçme hakkını kullanmak için liyakati (???) yetersiz bulunuyordu. Kadınlara, sosyal, ekonomik ve siyasal haklar tanınması için liyakatlerini ispat etmeleri gerektiği yorumları yapılıyordu.
İşte bu ortamda, Nezihe Muhiddin, Cumhuriyet tarihinin ilk partisi olan Kadınlar Halk Fırkası’nı kuracaktı. (16 Haziran 1923) Fırkanın amacı, kadının toplum içindeki yerini güçlendirmek, siyasal ve sosyal haklarını kazandırmaktı. Fakat Kadınlar Halk Fırkası’nın kuruluşu, seçim kanununa göre kadınların parti kuramayacakları gerekçesiyle onaylanmadı. Nezihe Muhiddin, bölücülükle suçlandı, hakkında ağır ithamlarda bulunuldu. Kadınlar siyasal haklar talep edeceklerine, yardım derneklerinde çalışsınlar, hayır işleriyle uğraşsınlar denildi. Kuruluşu onaylanmayan parti, “Türk Kadınlar Birliği” ismi ile derneğe dönüştürüldü.
Henüz kadınların siyasal hakları tanınmamışken, Halide Edip ve Nezihe Muhiddin, 1925 seçimlerinde, Türk Kadınlar Birliği tarafından İstanbul’dan mebus adayı gösterildi. Aslında bu sembolik bir eylemdi. Amacı ise, seçimler sırasında farkındalık oluşturmak ve kadınların oy hakkı konusunda dikkat çekmekti. Tahmin edileceği üzere adaylıkları reddedildi.
Bu siyasal hak mücadelesi girişimleri, dönemin önde gelen gazeteleri ve Yunus Nadi gibi yazarları tarafından alay konusu edildi. Kadınların hak mücadelesi küçük düşürülmeye, son derece ciddi bir konu, önemsizleştirilmeye çalışıldı. Karikatürlerde, mebus olmuş kadınların, mecliste, ipekli çoraplardan, makyaj malzemelerinden, modadan söz eden diyalogları resmedilerek, kadın cinsiyeti aşağılandı. Bununla da kalınmadı, Nezihe Muhiddin’i yıldırmak için, Türk Kadınlar Birliği’nin parasını şahsına kullandığı, yolsuzluk yaptığı söylentileri çıkarılarak itibarsızlaştırılmaya çalışıldı.
Görüldüğü üzere, kadınımızın hak mücadelesi tarihi, aynı zamanda siyasi bir linç ve unutturma tarihidir. Nitekim Nezihe Muhiddin, 10 Şubat 1958 tarihinde, bir hastane odasında yalnız bir şekilde hayata veda etti.
Biz hatırlayalım dedik. Adalet ve hakkaniyet için mücadele veren ruhlar şad olsun…
*Yaprak Zihnioğlu’nun Metis Yayınları’ndan çıkan “Kadınsız İnkılap” kitabından yararlanılmıştır.