Kapadokya Üniversitesi
NEMS
Sema Yurtbilir Yavuz
Köşe Yazarı
Sema Yurtbilir Yavuz
 

Şu engelleri ortadan kaldırsak artık…

7 Temmuz 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5378 Sayılı Engelliler Yasası’nın yürürlüğe girmesinin üzerinden 10 yıl geçti, fakat yeni bir 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde, yine engellilerin kamu hizmetlerine ve sosyal hayata erişimindeki “engelleri” konuşuyor olacağız. Kanunun geçici 2. ve 3. maddeleri, kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmî yapılar, tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel alt yapı alanlarının yanında, gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapılar ile belediyelerin toplu taşıma hizmetlerinin bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde engellilerin erişebilirliğine uygun duruma getirilmesini öngörmekte idi. Süre, 7 Temmuz 2012’de dolduğu ve henüz kanuna uygun değişiklikler yapılmadığı için 3 yıl daha uzatıldı. Kanunun öngördüğü süre ve uzatılmış olan süre sona ermiş olmasına rağmen, engellilerin sosyal hayata adaptasyonu ve kamu hizmetlerine erişiminde çok büyük bir değişiklik yaşanmış gibi gözükmüyor. Değişiklik yaşanan yerlerde ise sorunlarla karşılaşmanız çok da uzak bir ihtimal değil. Bir kamu kurumu girişine konulmuş engelli asansörünün kapısının kilitli olması gibi. Durumu kurtaran, göstermelik tedbirlerle, gözümüzü kapatıp yokmuş gibi davranmak, sorunları ortadan kaldırmıyor. Kamusal ve özel alanların yapılanması sırasında, yani daha en başında, nüfusun yaklaşık %13’ünü oluşturan engelliler de düşünülerek hareket edilmiş olsa, sonradan, eksik kısımlara yama yapacak parça arayışına girmekten daha akıllıca olacaktır sanıyorum. Engellilerin sosyal yaşama uyumunun sağlanması, üretken olup kendilerine yetmeleri için, evlerinden dışarı çıkmaları, engelsiz insanlar gibi, en temel hizmetlerden, zorlukla karşılaşmadan faydalanabilmeleri gerekiyor. Engelli haklarının teslim edilmesinin gerekliliği, acınacak varlıklar değil, sadece toplumun eşit birer bireyi olmalarından kaynaklanmaktadır. “Hepimiz birer engelli adayıyız!” sloganının ağızlarda çokça dolaştığı bugün, engelli adayı olduğumuz için değil, “engellinin de engelsiz bireyler gibi doğuştan var olan insan hak ve özgürlüklerinin sağlanabilmesi için” gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Devletin her vatandaşına adaletli bir şekilde hizmet ulaştırmasında çıkış noktası “merhamet” duygusu değil “görev” düşüncesi olmak zorundadır. Her bir vatandaşı, hizmetlere ulaşmada, kaynakların kullanılmasında ve fırsatlardan yararlanmada eşit imkânlara sahip kılmak, devletin “görevi”dir.
Ekleme Tarihi: 08 Nisan 2016 - Cuma

Şu engelleri ortadan kaldırsak artık…

7 Temmuz 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5378 Sayılı Engelliler Yasası’nın yürürlüğe girmesinin üzerinden 10 yıl geçti, fakat yeni bir 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde, yine engellilerin kamu hizmetlerine ve sosyal hayata erişimindeki “engelleri” konuşuyor olacağız.

Kanunun geçici 2. ve 3. maddeleri, kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmî yapılar, tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel alt yapı alanlarının yanında, gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapılar ile belediyelerin toplu taşıma hizmetlerinin bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde engellilerin erişebilirliğine uygun duruma getirilmesini öngörmekte idi. Süre, 7 Temmuz 2012’de dolduğu ve henüz kanuna uygun değişiklikler yapılmadığı için 3 yıl daha uzatıldı.

Kanunun öngördüğü süre ve uzatılmış olan süre sona ermiş olmasına rağmen, engellilerin sosyal hayata adaptasyonu ve kamu hizmetlerine erişiminde çok büyük bir değişiklik yaşanmış gibi gözükmüyor. Değişiklik yaşanan yerlerde ise sorunlarla karşılaşmanız çok da uzak bir ihtimal değil. Bir kamu kurumu girişine konulmuş engelli asansörünün kapısının kilitli olması gibi.

Durumu kurtaran, göstermelik tedbirlerle, gözümüzü kapatıp yokmuş gibi davranmak, sorunları ortadan kaldırmıyor.

Kamusal ve özel alanların yapılanması sırasında, yani daha en başında, nüfusun yaklaşık %13’ünü oluşturan engelliler de düşünülerek hareket edilmiş olsa, sonradan, eksik kısımlara yama yapacak parça arayışına girmekten daha akıllıca olacaktır sanıyorum.

Engellilerin sosyal yaşama uyumunun sağlanması, üretken olup kendilerine yetmeleri için, evlerinden dışarı çıkmaları, engelsiz insanlar gibi, en temel hizmetlerden, zorlukla karşılaşmadan faydalanabilmeleri gerekiyor.

Engelli haklarının teslim edilmesinin gerekliliği, acınacak varlıklar değil, sadece toplumun eşit birer bireyi olmalarından kaynaklanmaktadır.

“Hepimiz birer engelli adayıyız!” sloganının ağızlarda çokça dolaştığı bugün, engelli adayı olduğumuz için değil, “engellinin de engelsiz bireyler gibi doğuştan var olan insan hak ve özgürlüklerinin sağlanabilmesi için” gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

Devletin her vatandaşına adaletli bir şekilde hizmet ulaştırmasında çıkış noktası “merhamet” duygusu değil “görev” düşüncesi olmak zorundadır. Her bir vatandaşı, hizmetlere ulaşmada, kaynakların kullanılmasında ve fırsatlardan yararlanmada eşit imkânlara sahip kılmak, devletin “görevi”dir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve lalehaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.