Birleşmiş Milletler tarafından Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü olarak belirlenen 25 Kasım tarihi, bu yıl yine katlanarak büyüyen kadın cinayetlerinin gölgesi altında. Kadın Cinayetlerini Önleyeceğiz Platformu’nun verilerine göre, 2024 yılının ilk 10 ayında 343 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Şüpheli kadın ölümleri sayısı ise 207. Bu rakamlar her geçen yıl hızla büyüyor.
Kadın cinayetlerinin altında şiddet faillerinin madde bağımlılığını, hastalığını, ekonomik ve sair sebepleri aramaya çalışmak, gerçek sebebi görmeyi engelliyor. Biz biliyoruz ki kadına yönelik şiddetin altında yatan temel sebep cinsiyet eşitsizliği. Eşitliği sağlayıcı politikalar üretmek için de eşitliğe inanmak gerek. Dünyanın her yerinde kadınlar işte bu tarihsel toplumsal politik eşitsiz güç ilişkileri nedeniyle şiddete maruz kalıyor. Ve dünyanın her yerinde hükümetler tarafından eşitliğe inanılmadığı, eşitliği sağlayacak politikalar üretilmediği için kadınlar şiddet görmeye devam ediyor. Şiddet iklimi beslendikçe, rakamlar giderek katlanıyor.
Ülkemizde kadınları şiddetten en kapsamlı şekilde koruyan Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme haberleriyle birlikte şiddet failleri nasıl cesaretlendiyse, 6284 Sayılı Kadına Yönelik Şiddeti Önleme Kanunu’nu tartışmaya açmak, kanunu etkin şekilde uygulamamak da şiddet faillerine cesaret veriyor. Kadına yalnızca aile içinde bir anlam yükleyen, kadını birey olarak görmeyen aile odaklı politikalar şiddet failine nasıl cesaret veriyorsa, torba yasalarla getirilen infaz düzenlemeleri, cezasızlık politikaları da cesaret veriyor. Ve politikacıların sık sık dillendirdikleri eşitlik karşıtı söylemler faillere cesaret veriyor.
Bu karanlık şiddet ikliminde kadınları cesaretlendiren, güçlendiren ise kadın dayanışması. Eşitsizlik ve şiddet son bulana kadar en çok ihtiyaç duyduğumuz ve yolumuzu aydınlatan en güçlü ışık dayanışmamız olacak. Hayatlarımızdan, haklarımızdan, hayallerimizden vazgeçmeyeceğiz. Yaşasın kadın dayanışması!